Medikal Saglık ve Hastalıklar Saglık vede Fıtness uzreine bir blog.

Pazar, Mayıs 08, 2016

Yaşamınız için doğru yiyin


Şimdiye dek seçimlerimiz böylece da iyi değildi. Her şey­den önce, bu seçimler bizi son derece şişmanlattı ve öyle çoğu ölümcül almak üzere, geniş çaplı sağlık problemi risklerini ar­tırdı. Diğer bir açıdan, Amerikan gıda tarzının kapsadığı gıda değerleri kısıtlıdır; eksiklik sendromlarından kaçınmak için yeteri miktarda yesek bile, öyle çok kronik hastalığa karşı riski azaltmak için gerekli olan pek çok manâlı besinden eksik miktarda alabiliriz. Bir Takım durumlarda takviye olmak vücudunuzun iyice duyduğu ihtiyacı karşılamaya yetse bile, en iyi savunma içten yemektir. Vücutla ve birbiriy­le fazla kompleks yollarla etkileşime giren yiyeceklerdeki biyolo­jik ve aktif bileşenlerin sayısı, takviye alımının iyi yiyeceğin ye­rini tutamayacağı anlamına kazanç.

Bu kitaptaki yeme programı bizi bir defa daha içten yola yönlendiriyor; bu nedenle ince, kuvvetli ve sağlıklı vücutların keyfini çıkarabiliriz. Bu bölüm daimi kilo belirlemek için en iyi di­yeti anlatıyor (düşük protein, düşük karbonhidrat, bol (kaliteli) yağ ve bol bol sebze). Size, tüketmeniz gereken belirtilmiş alkalik yiyecek ve içecekleri ve kaçınmanız gereken asidik yiyecekleri gösteriyor; pH dengesi ayarlanmış bir şekilde beslenmek için “sağlık durumu evi” planını sunuyor.

Genel anlamda, karbonhidrat ve protein bakımından ol­dukça düşük, iyi ve dinç yağlar bakımından varlıklı ve fazla geniş bir çeşitlilikle yeşil sebzelere odaklanmış bu diyetle kuvvetsiz­layacak ve zayıf kalacaksınız. Tam, doğal, işlenmemiş organik yiyecekler yemelisiniz, bitmiş yiyecekler, fast food, konserve yiyecekler, kızartılmış ve dondurulmuş gıdalarda olduğu gibi, son derece asitlidir. Aslında canlı edebilmek için yiyecekleri­niz muhtemel olduğunca temiz olmalıdır.

Fast food: Sizi süratli bir şekilde şişmanlatır
Film yapımcısı Morgan Spurlock, otuz gün baştan başa McDonald ’s ’tan aldığı yiyecekler haricen hiçbir şey yemediği Süper Size Me (Şişir Beni) adlı filmiyle 2004 Sundance Film Festivali ’nde izleyicileri dehşete düşürdü. 12 kilo aldı, kolest-rolü yükseldi ve karaciğeri fonksiyonlarını gerçekleştiremez ülkü geldi. Fakat fiilen Bay Spürlock ’un bize bunları söyle­mesine ihtiyacımız yoktu yok mi? Amerikan obezite dalgası­nın fast foodlarla direkt olarak ilgili olduğunu zaten biliyoruz.

Bay Spurlock ’un filminin gösterime girmesinden^ kısa bir vakit sonradan McDonald ’s yıl sonunda büyük boy kızart­maların ve içeceklerin boyutunun küçültüleceğim açıkladı. Lakin bir lahza için bile olsa, porsiyonları azaltmanın Amerika­lıların bellerini incelteceğine inanmadım. Eskisinden daha eksik yiyebilirsiniz fakat gene de yediğiniz asidik olacaktır. Eğer proton zengini asidik yiyecekler yersek, katiyen memnuniyet olamayız çünkü vücuda fiilen ihtiyacı olanı veremeyiz ve yememiz gerekenden beş kat daha artı yemeye devam ederiz. Vücudun gerçekten ihtiyacı olan ve vücudu hoşnutluk edecek tek şey elektron zengini alkalik yiyeceklerdir.

Taze (çiğ) yiyecekler elektron zenginidir; sizi sağlıklı ve ideal kilonuzda tutacak ve vücudunuzu alkalik yapacaktır.

Enerji bankanızdaki hesabınız
Vücudunuzu bir banka hesabı gibi düşünün. Elektron zen­gini alkalik yiyecekler yediğinizde hesabınıza para yatırmış ve sağlığınıza, formunuza, enerjinize, canlılığınıza ve kilonuza ya­tırım yapmış olursunuz. Ve protona doymuş asidik gıda ye­diğinizde ise, hesabınızdan enerji çekersiniz. Çok temel bir se­viyede, eğer bu çekme işlemleri için hesabınız yeterli değilse başınız dertte! Eğer çok fazla çekerseniz, vücudunuz olumlu dengeyi (pH dengesini) devam etmek için çaba harcamak zorun­da kalır. Hesabınızdaki bütün elektronlar tükendiğinde ise ölürsünüz! Dengeyi korumak ve bu nedenle hayatınıza devam edecek enerjinizin olması için, hem çekimlerinize sınır sipariş verme­lı keza de çokça para yatırmalısınız (yeşil yiyecekler, ye­şillik içecekleri ve iyi yağ biçiminde). Hesabınızdaki elektronlar tükendiğinde olacakları anlatacağız ama önce, konu para ya­tırmaya gelince olacaklardan başlayacağız.

Alkalik yiyecekler
Bu planın temelinde elektron zengini yeşil gıda ve içe­cekler var ve onları hür bir şekilde tüketebilirsiniz. Bu size se­çim yapmak için çok zengin bir kaynak sunuyor; bu bölümün sonuna dürüst, bu yiyeceklerin daha anlaşılır bir listesini bula­caksınız. Şimdi size bunlardan en önemlilerini ayrıntılı bir şe­kilde tanıtacağım.

Bitkisel yağlı asitler
Avokado, tekli doymamış yağlar (%80), protein (%10-15) ve bir dizi mikro-besin bakımından bir kaynaktır. İçin­de nişasta yoktur ve şeker oranı çok düşüktür (%2). Avokadoda, kırmızı kan hücresi üretimine yardımcı demir ve bakırın ya­nı sıra on dört mineral vardır. Diğer öyle fazla sebze ve meyveden daha pozitif sayıda besin içerdiğinden, besleyicilik bakımından zengindir. Avokadoda muzdan daha fazla potasyum vardır ve muzun aksine şeker oranı fazla düşüktür. Kolesterol emilimini azaltarak kolesterol seviyesini düşürmeyi sağlayan phytokimya-sal phtosterol bakımından zengin bir kaynaktır, asit olmayan özelliği olan glutathione içerir. Avokado, bununla beraber kanser ve göz hastalıklarına karşı koruma sağlayan en zengin lütein* kaynakla­rından biridir. UCLA ’da yapılan araştırmalar, avokadoda önce­den düşünülenden iki kat artı E vitamini olduğunu göstermiş­tir ve bu netice avokadoyu asit tamponlama bakımından en kuvvet­lü ve en zengin meyve yapmıştır. Günde asgari bir tane yemenizi öneririm (daha fazlasında muhakkak SORUN YOK – ve eğer ciddi hastalıklarınız varsa 3 ile 5 arasında bile yiyebilirsiniz).

Hindistancevizi, özellikle de çiğ hindistancevizi ve hindis­tancevizi sütü, iyi doymuş yağ bakımından diğer bir çok iyi kaynaktır. Hindistancevizinin %70′i yağdır ve bu miktarın %90′ı batmış yağ, geriye doğru kalan %10′luk kısmı da tekli doymamıştır. Bu batmış yağlar Hindistancevizinin ününü son zamanlarda lekeledi. Lakin gerçek şu oysa, doğal hindistancevizi ve soğuk pres­lenmiş hindistancevizi yağları sizin için yardımcı. Hindistancevi­zi sadece ısıtıldığında, işlendiğinde ve hidrojene olduğunda bu dolu yağlar trans yağlara dönüşür ve sizin için zararlı olan da budur. (bu nedenle, yiyeceklerinizi önce buharda pişirin ve hindistancevizi yağı da dahil, yağlarınızı ısıya maruz vazgeçme­dan ekleyin.) Doğal hindistancevizindeki iyi yağlar, iddiaların aksine, kolesterolün düşmesine ve damar sertliğinin önlenmesi­ne yardım eder. Hindistancevizinin %15′i tam proteindir.

Araştırmalar, hindistancevizi yemenin yüksek kolestrol ve kalp krizine emrindeki vefat riskinin artmasına neden olmadığını göstermiştir. Yüksek miktarda hindistancevizi yağı tüketimi olan adalılarda hiçbir zararlı etki görülmemiştir fakat Yeni Ze­landa ’ya göç eden gruplar, yiyeceklerinde daha az hindistance­vizi yağı kullandıklarından, iyi kolesterol seviyeleri düşerken kötü kolesterollerinde büyüme meydana gelmiştir. Tatlandırılmamış hindistancevizi sütü ya da hindistancevizi yağı standart Amerikan yiyeceklerine eklendiğinde kolesterol seviyesinde bir değiştirme olmadığı görülmüştür. Safran yağı bakımından zen­gin yiyeceklerle beslenen farelerde, hindistancevizi yağı ile beslenen farelere oranla altı kat daha fazla kolesterol vardır.

Meyvenin beyaz etli kısmının sıvılaşmasıyla oluşan hindis­tancevizi sütü, pH, yağ ve beslenme içeriği bakımından anne sütü­ne fazla yakındır. Mükemmel bir fosfor, kalsiyum ve demir kay­nağıdır. Çok pozitif şeker içermemesine karşın doğal bir tatlılı­ğı vardır. katkı maddesi ve koruyucu eklenmemiş, doğal, lezzet­landırılmamış hindistancevizi sütü almaya uyarı etmelisiniz.

Cevizin ortasındaki boşluktan çıkarılan hindistancevizi su­yu insan kanıyla aynı pH seviyesine sahiptir ve moleküler yapı­sı bakımından da insan kanına benzerdir, ikinci Dünya Savaşı sırasında, kan bulunamadığı zamanlarda kan plazması yerine kullanılmıştır.

Salata soslarınıza hindistancevizi suyu ya da sütü ekleyin ve hindistancevizinin öbür kullanımları için tariflerin olduğu bö­lüme bakın. Hindistancevizi yağı alırken soğuk preslenmiş ol­duğundan belirli olun.

Taze balık, protein ve böylece çok mikro-besinin yanı sıra, Omega-3 bakımından da zengindir. Bütün hayvansal protein­ler gibi, sindirildiği zaman asit formu üretmez ve lif içermez, bu nedenle her gün yiyemezsiniz. Lakin içeriğindeki iyi yağların faydaları onu sahiden manâlı bir gıda haline getirir. Ta­mamen taze olduğuna belli olmalısınız: yeni yakalanmış ol­malı ve “balık gibi” kokmamalıdır. Ve kirlenmemiş denizlerden yakalanmış olmalıdır. Somon, alabalık, ton, astarlı levrek ve levrek sizin için en iyileridir.

Tohum yağları, örneğin keten, hodan, kenevir ve melekotu, çoklu doymamış yağ içeriği bakımından yüksektir. Isı, beslenme değerlerini bozduğu için, soğuk preslenmiş olarak aldığınıza belirlenmiş olun.

Yeşil sebzeler
Sebzeler vücudun ihtiyaçlarının büyük bir bölümünü karşısında­lar: vitaminler, mineraller, lif ve hatta protein ve yağ gibi mak-ro-besinleri içerir. Daha eksik aşina bileşenlerinden bazıları da sağlık için fazla önemlidir.
* Klorofil, yeşil bitkilere rengini veren maddedir, cisim için­de oksijenin dağıtılmasına takviye eder. Klorofile bitkile­rin kanı diyorum, çünkü klorofil hem kimyasal bileşenler açısından hem de moleküler inşa bakımından insan kanı­na çok benzemektedir. Moleküllerinde sadece bir merke­zi atom farklıdır. Bilhassa yapraklı yeşil sebzeler klorofil bakımından fazla zengindir.
* Enzimler, vücudun kimyasal aktiviteler için kullandığı maddedir. herkes kendi fonksiyonu ve özelliğine sahip olan binlerce enzim vardır ve dağıtılmış sebzelerden yemek vücuda dağıtılmış enzimleri sağlar. Enzimler aynı zamanda sindirime de yardımcıdır. Isı enzimleri bozduğundan, sebzeleri olabildiğince çiğ olarak yemek yemek fazla önemlidir. Sebzeleri ne kadar az sürede pişirirseniz pek iyidir.
* Pitobesinler, bazı bitkilere sarı, turuncu ve kırmızı rengini ve­ren maddedir. Asitlerin nötrlenmesine destek eder ve anti-oksidan görevi görür. Öteki böylece fazla tezgâhtar faktörünün ya­nında kromun enerji için şekeri bağlamasına takviye eder.

Salatalık, kereviz, yeşillik gibi burada bahsedilen sebzeler­den birini seçerseniz hatalı yapmış olmazsınız; bunlardan böylece birçok bölümün sonundaki listede enine boyuna veriliyor. Sizi bekleyen faydalardan birkaçını örnek atamak istiyorum.

Brokoli, şahane bir C vitamini kaynağıdır, 400 gramı size günlük ihtiyacınızın yaklaşık olarak tamamını sağlar. Folate*, A vi­tamini, demir, potasyum, B6 vitamini, magnezyum, B2 vitamini içerir ve bunların hepsine vücudun ihtiyacı vardır. Brokoli fazla zengin bir lif kaynağıdır ve kan şekeri seviyesinin denge­lenmesine, kolestrolün düşmesine yardım eder, sindirimi ko­laylaştırır, bağışıklık sistemini güçlendirir ve kiloyu denetim eder. Tüm yeşil ve sarı sebzeler gibi, brokolinin DE 7.5 ile 8 arasında bir pH seviyesi vardır.

Ispanak, size de en düşük Esas Reis ’e faydalı olduğu kadar faydalıdır. A vitamini, folate, demir, magnezyum, kalsiyum, C vitamini, B2 vitamini, potasyum ve B6 vitamini bakımından zengindir. Fazla zengin bir lif kaynağıdır ve kan şekeri seviyesi­nin kontrolüne yardım eder. Ispanak bununla beraber tansiyo­nun ve kolesterolün düşmesine yardım eder, sindirimi basit­laştırır, bağışıklık sistemini artırır ve kilo vermeye muavin olur. 7.5 – 8 aralarında bir pH seviyesi vardır.

Sebzelerinizi tekrar tekrar taze ve eğer mümkünse organik alın. Tercihen ham olarak yiyin ve pişirdiğiniz vakit da olabildiğin­ce kısa sürede ve 47 dereceyi aşmayacak ısıda pişirin (enzimler ancak bu sıcaklığa dek dayanabilir).

Brüksellahanası, her zaman yeşil olmaz lakin gene de yiye­bileceğiniz en iyi yiyecekler arasındadır. Vitamin, mineral ve tam proteinle doludur (ve zahmetsizce sindirilebilir); enzim, nükle-ik asit ve B12 bakımından zengindir, somurtkan takdirde vejetaryen menülerinde rastlanması güç olurdu. Tohumları, lahanaya dö­nüştükçe daha da alkalik olur. Ve büyüdükçe beslenme bakımın­dan bir patlama gerçekleşir, örneğin folik asit %600, B12 ise %1300 oranında artar!

Tanıdık yonca ve fasulye filizlerinin ötesine geçin ve yemek­lerinize filizli mercimek, brokoli, nohut, susam tohumu, ayçe-kirdeği, esmer buğday, soya ve yarı öğünlerinize dahil edin. Fasulye, çekirdek ya da tohumları kendiniz yetiştirmeyi de de­neyebilirsiniz.

Dışarıya yemek yemek
Bu programı gittiğiniz yeniden uygulayabilirsiniz. Son zamanlarda baştan, fast food restoranlarında bile salata bulabilmeniz olası. Daha iyi mekânlarda, açılış­lardan %20-30 kadar alın ve yanında büyük bir tabak salata isteyin. Ne istediğinizi iyice belirtin; öyle fazla lokanta size bir tabak buharda pişmiş sebze sağlayabilir ya da başka bir seçimdeki bir malzemeyi çıkarabilir, işleri kolaylaştır­mak için “alerjik” olduğunuzu söyleyin (Mantarlara aleyhinde alerjim var, lütfen yağda kızartmayın” gibi).

Eğer uçak yolculuğu yapacaksanız, bütün bir vejetaryen öğünü sipariş edin, mutlaka yiyebileceğiniz bir şeyler ola­caktır (ve yanınızda büyük bir şişe yeşillik içeceği bulundu­run, uçmak vücudu fazla susamış bırakır!).

Genellikle, yanınızda atıştırmak için bir şey mutlaka bulundurun. Bu sizin kurtlar gibi acıkmanızı önler ve fazla aç olmasanız kaçınabileceğiniz asidik yiyeceklerden uzaktan tutar; bu nedenle bazik bir alternatifi hazırda bulundur­manız iyi olur.

Öteki alkalik yiyecekler
Bu bölümün sonlarına dürüst bulunan uzun listeden de gö­receğiniz gibi, seçebileceğiniz binlerce alkalik gıda var lakin sahiden çok iyi olan birkaç tanesinden daha söz etmek isti­açıklama (keza faydalan ayrıca de uygulama kolaylığı için):
Limon, misket limonu ve greyfurtta şeker oranı çok düşük­cins (sırayla %3, %3 ve %5). Kimyasal olarak asitli olmalarına rağmen metabolizmada kullanıldıklarında alkalize etkileri var­dır. Vücudunuzun hassas pH dengesini korumaya muavin ol­ması için gün içinde suyunuza azıcık sıkabilirsiniz.

Domatesin şeker oranı çok düşüktür (%3) ve yendiği zaman son derece alkalize etki gösterir. Fakat pişirildikleri vakit me­tabolizmada hafif asidik formlar meydana getirir. Domates, kır­mızı rengini aldığı likopen maddesinin yanı sıra, vitamin bakı­mından da çok zengindir. Likopen gövde içinde üretilmez, bu nedenle vücudun ihtiyacı vardır; prostat kanserini önlemesi ba­kımından önemlidir, bununla beraber da asit tamponlayıcısıdır.

Yerinde hububatlar buharda pişirilmiş ve filizlenmiş olanlar­dır. Ham karabuğday bu gruba örnektir. Protein bakımından zen­gindir ve yeşil sebze ve iyi yağ öğünleri için mükemmel tamamlayıcıdır.

Tuzlu da, bu programda yağın önerilmesi gibi, sizi çok şaşırta­bilir. Ama kristalize yapısındaki sodyum, sizi bazik tutacak esas bir elementtir. Beden hücrelerinizin tuz suyla yıkanma­ya ihtiyacı vardır. Dinç kan tuzludur -yaklaşık olarak okyanus su­yu dek tuzlu- ve içindeki bazik tuz kandaki asitleri nötrle-mek için kullanılır. Tuz, metabolizmanızı süratli yakalamak için önemlidir. Metabolizma, elektron zengini alkalik suyun bir hücreden diğerine geçerken enerji üretimine denir ve hücreler­deki tuzlu yoğunluğu göre yönetilen bir süreçtir. Su, beden pH dengesini yakalamaya çalıştığı için, her zaman düşük tuz yoğun­luğu olan bir hücreden (enerji potansiyeli) daha yüksek tuzlu yo­ğunluğu (enerji potansiyeli) olan hücreye dürüst hareket eder.

Olasılıkla kilo fazlanız için vücudunuzda su tutulmasını ve dolayısıyla da bunun için tuz fazlasını suçluyorsunuz. Lakin vücudunuz susamış kaldığından nedeniyle asitleri seyreltmek için su miktar. Vücudunuzun su tutması, beden içinde sodyumun pH dengesini sağlamak için potasyuma dönüştürüldüğünün işare­tidir ve bu durumda daha çok suya ve deniz suyu gibi bazik tuza (örneğin Keltik Tuzu veya Büyük Tuz Gölü ’nden elde edi­len Gerçek Tuzlu gibi) ihtiyacınız vardır. Sorun, yiyeceklerde yanlış çeşit tuzun çok fazla kullanılmasındadır. Hemen Hemen pi­şirdiğimiz her şeye tuzlu atıyoruz ve daha da eklemek için masa­ya bir tuzluk koyuyoruz. Hazırlanmış ve işlenmiş yiyeceklerin hemen tümü son derece tuzlu. Sofra tuzu ve işlenmiş bütün yi­yeceklere eklenen tuz fazla derecede işlenmiş tuzdur ve elektrik potansiyelleri zarar görmüştür. Elektron enerjisi yoktur. Bu ne­denle yemeklerinize eklediğiniz tanıdık tuzları kesmeniz gere­kir; onun yerine elektron zengini bazik kristalli tuz kullanın. Günde 3-4 gram kullanmanızı öneriyorum.

Pamela
Adeta hayatım baştan başa aşırı kiloluydum. Düzine­lerce diyet denedim, kilo verdim lakin verdiğim kiloları tekrar aldım. Ve son yıllarda ne yaparsam yapayım yeniden kilo ve­remedim. 153 kiloydum, eklem ağrılarım vardı ve aralıksız yorgundum. Elli yedi yaşındaydım, fiilen büyük bundan başka­ğişikliğin olmasının an meselesi olduğunu biliyordum. Bü­yüdüklerini bakmak istediğim üç tane güzel torunum var.

böylece kilo belirlemek için alkalik edinmek gerektiğini duyduğumda bir denemeye karar verdim. Yediklerimin %80′ini ham sebzelerden seçerek, birincil sekiz günde 4.5 kilo verdim, işte o noktada doğrusu yaşam tarzımı değiştirme kararını aldım. pH dengeli yeşillik içeceklerimi bir ay içtik­deri daha sonra daha da rahatladım ve eklem ağrılarım azaldı, enerji seviyem de son derece arttı. On iki haftanın sonun­da 25 kilo vermiştim. Derhal ise, 22 ayın sonunda verdiğim kilo toplamı 69! Bu programın öteki faydalarını da yaşa­dım: Mesela, saç rengim koyulaştı ve kendiliğinden dalga­lanmaya başladı. Bundan Böyle kilomu saklamaya ihtiyacım olma­dığından yeni kıyafetler aldım ve derhal 42 karoser kıyafetler giyebiliyorum, XXL ’dan L ’a düştüm.

Shelley Young ’un tariflerini kullanarak, insanlara ham yi­yecek yemenin ne dek iyi olduğunu gösteren “yemek yemek pi­şirmeme” kursları veriyorum. Dokuz yaşındaki torunum bana yediklerinin dinç olup olmadığını soruyor. Yemek seçimlerinde onu yönlendirmeye çalışıyorum. Ve biliyo­rum ki, o büyürken bunun sonuçlarını görebilecek kadar yakınında olacağım!

Asidik yiyecekler
İdeal kilonuza gelmek ve onu korumak istiyorsanız, kendi­lerinden asidik olan ya da sindirildiklerinde vücutta asidik etki yapan yiyeceklerden uzaktan dursanız iyi olur. Aşağıdaki asidik yi­yecekler konusunda titiz olun.

Hayvansal protein
Et ve süt ürünleri de dahil, hayvansal yiyecek tüketimi kalp hastalıkları (ve yürek hastalığına emrindeki ölüm) ve kanser ile bono­lantılıdır. (Sebze temelli beslenmede böyle risk artışları görül­mez).

Hem: Et yemek yemek ensülin salgısını tetikler -makarna veya patlamış mısırdan daha da büyük oranda- ve bu nedenle sade­ce karbonhidrattan sakınarak kan şekerindeki dalgalanmaları önleyemezsiniz, insan vücudu, eti bütün olarak sindiremez ve kısmen sindirilmiş olarak sistemlerinizde dolaşırken inceba-ğırsaktaki tüylere hasar verir, zayıf kan üretimine neden olur ve daha sonra çelimsiz gözenekli olan üretimi gerçekleşir.

Hayvansal gıdalardan kaçınmamız için, ölümün haricen, o kadar fazla neden vardır. Anatomik ve psikolojik olarak, insan eto­bur ya da ayrıca etobur keza de otçul değildir; karmakarışık ve değişmez nebati yiyeceklerin yavaş emilimi için tasarlandık.bu nedenle, et yiyicilerin en düşük sürede geçiş sağlaması için tasarlanmış kısa ve basit bağırsakların yerine bu kadar uzun ve karışık sin­dirim yollarımız var. Gerçek etoburlardan öbür olarak, inceba-ğırsak floramız var. Eti parçalamaya uygun çene kemiğimiz ve dişlerimiz de yok.

Etin olgunlaşmasına, istenilen tada ve dokuya ulaşmasına niçin olan şey mayadır. İnsan tüketimi için “yerinde” bir şekil­de olgunlaştırman tüm etler kısmen mayalandırılır, asitler ve asit üreten mikro-formlar etlerin içine işler. Bilhassa ABD ’de, hayvanlar hormonlarla son derece semirtiliyor ve böyle bir işlemden kalan artıklar ve asitler, yağda birikiyor. Kırmızı et tü­ketimi kalınbağırsak kanseri riski artışıyla, hayvansal yağ tüke­timi ise prostat, göğüs ve diğer kanser çeşitleriyle ilgilidir.

Domuz eti asit doludur ve domuzların bu asitleri dışarı ata­cak bir lenf sistemi yoktur; böylece metabolik asitler doku­larında, yediğiniz ette depolanır.

Yetiştirilen bütün etler gibi, domuz etinde de bakteri, maya, mantar nedeniyle oluşan ve bundan böyle madde ve asitlerle ilgili siklet­sek seviyede bir kirlilik vardır. Bu hayvanların beslendiği yem­ler, depolarda uzun süreler için bekletilir ve böylece man­tarlar kadar kirletilir. Kesimevi şartları da, daha fazla leke­lenmeyi engelleyecek değin sağlık koşullarına yerinde değildir. Incelemeler, etteki mikotoksinin büyük bir çoğunluğunun ısıya dayanıklı olduğunu, böylece eti pişirmenin sizi korumaya­cağını göstermiştir.

Artık söylemeye lüzum yok; sucuk, sosis, konserve sığır eti, etli yiyecekler, jambon, domuz ve sığır pastırması, salamura dil ve paça gibi tüm tamamlanmış, salamuraya konmuş, tütsülenmiş yiyeceklerden uzakta durmak zorundasınız.

Tavuk, Alıcı Birliği ’nin raporuna kadar, campylobacter jejuni tarafından %42 oranında, Salmnella bakterileri tarafın­dan ise %12 oranında kirlenmeye maruz kalmaktadır; bu ra­kamlar ABD Tarım Bakanlığı göre da onaylanmıştır. Çok fazla miktarlarda tavuk ve hindi yememek için, kendi asidik id­rarlarını kendi et dokularıyla emdiklerinden idrar yollarını kul­lanmadıklarını düşünmekten daha pozitif nedene ihtiyacınız ol­duğunu düşünmüyorum. Kümes hayvanlarının aşırı tüketimi yüksek kalınbağırsak kanseri riskini doğurmaktadır.

Bir yumurtada 37.500.000′den artı patolojik mikroform bulunur. Yumurtanın etkisini (artmış bakteri ve maya), yedik­deri on beş dakika sonra kanınızda görebilirsiniz ve beyaz kan hücrelerinin bu karışıklığı temizlemesi takriben yetmiş iki saat sürer. Yemle beslenen tavuklardan elde edilen yumurtanın asit içerdiği belgelenmiştir. Günde en az bir tane yumurta yemek yemek yüksek kalınbağırsak kanseri riski doğurur.

Süt ürünleri, süt, peynir, dondurma, ve yoğurt da dahil, süt şekeri denilen konsantre şeker içerir. Laktoz karoser içinde kırı­larak laktik asit şeklini alır ve bu da kaslarda, kemiklerde ve ilave­lemlerde tahriş ve iltihaplanmaya niçin olur. Özellikle peynir ve süt almak üzere, süt ürünlerinin çokça tüketilmesi de yüksek kalınbağırsak kanseri riski yaratır.

oldukça çok protein olmadan kaslarımı nasıl geliştirebilirim?
O Kadar çoğunuzun “Peki böyle beslenerek proteinleri nere­den alacağım?” sorusunu düşündüğünüzü biliyorum. Ger­çek endişeniz, fazla artı protein tüketmek olmalıdır. Orta­lama bir Amerikalı erkek, önerilen günlük limitten %175 daha fazla, bir Amerikan kadını ise % 144 daha artı prote­in tüketmektedir. Bu oran Genel Cerrahi Raponı ’nun 1988 yılında çıkan Besin ve Sağlık Durumu Raporu ’ndan alınmıştır ve yüksek protein diyeti çılgınlığından önce bile zaten aşırı miktarda protein aldığımızı gösterir. Tam protein üretmek için zorunlu aminoların tümü bitkisel kaynaklardan da alı­nabilir.

Keza, adale için proteine ihtiyacınız yoktur. Kas için dinç kana ihtiyacınız vardır. Ve sağ­lıklı kanı da elektron zengini yeşil besinlerden ve iyi yağlar­dan elde edersiniz, proteinden yok. Dünyadaki en dinç hayvanlar -atlar, goriller, filler- bitki yer. Ve elbette ’ bif­tek ya da kahvaltı için protein karışımları tüketmezler!

Eğer süt ürünlerini tüketmezsem kemiklerime ne olur?
Sanırım bu soruyla her gün karşılaşıyorum. Reel şu ki ABD, ingiltere ve isveç osteoporoz* oranı en yüksek ülke­lerdir fakat aynı zamanda bu ülkelerde süt tüketimi en evre­la seviyededir. Amerikalı kadınlar, tüm yaşamları her tarafında günde sıradan bir litre süt içmektedir (peynir, dondurma, yoğurt yapımında kullanılan süt de dahil) lakin hâlâ otuz milyon kadında osteoporoz var. Süt içmek kemik erimesini engellemez. Kemik erimesi çok fazla protein tüketimi ile il­gilidir. 1986 yılında, Science dergisi, protein diyetlerinin os-teoporozun en manâlı nedeni olduğunu duyurmuştur. Jo­urnal ofClinical Nutrition 1995 yılında “protein diyetleri­nin kandaki asit miktarını artırdığını ve bu asitleri nötrleye-kavramak için vücudun iskeletten kalsiyum çektiğini” açıkla­mıştır. Journal of Nutrition ’da 1981 yılında yapılan bir ça­lışma protein alımının ikiye katlanmasının kalsiyum kaybı­nın da ikiye katlanması seslenmek olduğunu ortaya çıkarmış­tır. American Journal of Clinical Nutrition ’da 1979 yılında yapılan bir alıştırma, bir kişinin günde 1400 mg kalsiyum al­ması halinde bile, yüksek proteinli bir diyetle kemik kütle­sinin her sene %4′ünü kaybedeceğini açıklamıştır. Anahtar, kalsiyum için süt içmeye devam etmekte (bir yanlamasına da bu zaman boyunca fazla, daha fazla protein almakta) değil de, ye-diklerinizdeki protein miktarını azaltarak vücudun kemik-lerdeki kalsiyumu emmesine ve onları zayıflatmasına or­bütün sağlamamaktadır.

Tatlandırıcılar
Şeker, vücuttaki asit üretiminin ve obezitenin büyük sebep­lerinden biridir. Ve Amerikalılar her hafta 23.000 ton şeker tü­ketmektedir.

Şeker yediğiniz vakit, enerji için kullanılmayan fazlalık mayalanarak asetaldahit, nöro toksin ve süt asiti gibi asitlere dönüşür ve eğer bu asitler vücutta kalırsa hücresel bozulmaya yol açabilir, karaciğerde etil alkol oluşabilir ve bu da gene hüc­resel bozulmaya yol açar. Ayrıca araştırmam, şeker bakımın­dan düşük bir diyetin, vücuttaki asit oranının da düşmesiyle sonuçlandığını göstermiştir.

Bildiğimiz beyaz şekerden, bal, şerbet, kahverengi şeker, pekmez ve glikoz gibi diğer şeker biçimlerinden de kaçınmalı­sınız. Tüm basit karbonhidratlar, şekerde olduğu gibi vücutta tutulur böylece beyaz un, beyaz pirinç, makarna ve bunun gibi yiyeceklerden de uzakta durmalısınız. Bunların tümü, tıpkı şeker gibi, kan şekerinde fazla pozitif yükselmeye neden olabilir. Etiketlerdeki şeker miktarını her zaman yoklama edin; paketlen­miş yiyeceklerdeki şeker oranı yüksektir, hatta hiç şüphelen­meyecekleriniz bile. Yediklerinizi kendiniz yapmanız için baş­ka bir geçerli neden!

Yapay tatlandırıcılar, mesela aspartam (NutraSvveet), sa­karin (Svveet ’N Low) ve sucralose (Splenda) vücutta potansiyel olarak ölümcül asitlere dönüşür. Mesela aspartam kullandığı­nızda, içindeki maddelerden biri, metil içki, formaldehite dö­nüşür, formaldehit bir nöro toksindir ve kanserojen olarak bili­nir! Ama bu tümü değil. sonra, formik aside dönüşür. Ve bu yapay tatlandırıcılarda bulunan maddelerden sadece biridir.

Aspartam, obeziteye neden olduğu için özellikle fena olarak bilinir. Tatlandırıcının asit bileşeni, monosodyum glutamatta (MSG) bulunan ve kilo nedenli ağrılara neden olabilecek, glu-tamik asitten adını almıştır.

Eğer tatlandırıcı kullanmanız zorunluysa, daha güvenli olan stevia bitkisi ya da hindiba gibi seçenekleri dinç ürünler sa­tan dükkânlarında bulabilirsiniz.

Fıstık
Fıstık son derce asidiktir ve yirmi yedinin üstünde maya ve küf içerir. Bunu ilk yazdığımda, bunların hepsinin listesini yap­tım ve altı satır sürdü. Fıstık yemeyin! (Fıstık ezmesi de dahil.)

Darı
Mısırda yirmi beş öbür mantar bulunur ve arasında bili­nen kanserojenler de vardır.

Maya
“Besleyici” mayaların yanı sıra, hem bira hem de ekmek mayasından uzak durmalısınız. bununla beraber maya taşıyan bi­ra, şarap, ekmek ve öteki fırınlanmış yiyecekler de sizin için za­rarlı. Herhangi bir şekilde maya yemek yemek vücudunuzda mikro-formların büyümesini destekler ve onların toksik asidik artıkla­rını çoğaltır. Bütün yiyeceklerinizin, soslarınızın ve baharatla­rınızın mayasız olduğundan belirlenmiş olmak için etiketlerini dikey­katlice okuyunuz.

Mayalanmış ve maldı yiyecekler
Soya sosu, sirke, miso*, mayonez, tamari ve tempeh**, zey­tin ve turşular bu gruba girer. Ayrıca bunlardan birini taşıyan soslar da, mesela hardal, ketçap, biftek sosu, hazırlanmış salata sos­ları, tatlandırıcı ve biber sosu da benzer gruptandır. Tümü asidik­tir ya da vücutta asidikleşir ve mantar tarafından mayalanır. Ör­neğin soya sosunun pH değeri 4.45′tir. Keza, mantar tarafın­dan mayalanmış (yüksek şeker oranına sahip) ve asidik olan tüm maltlı yiyeceklerden de uzak durmalısınız.

Alkol
Alkol mayalanmıştır ve asidiktir. Sizi şişmanlatır. “Bira gö­beğini” ve biranın (light veya düşük karbonhidratlı biranın bi­le) yaklaşık 4.5 pH değerine sahip olduğu gerçeğini bir düşü­nün. Şarap daha da kötüdür; içerdiği tüm tatlandırıcıların yanı sıra, 2.84 pH seviyesine sahiptir.

Içki, bakteri veya mayanın atık maddesidir. Bunun da üs­tünde, karaciğer alkolü başka bir toksik atık madde olan asit asetaldehite dönüştürebilir.

Fazla içki kullanımının verdiği zarar zaten şimdiden biliniyor lakin içerdiği asit, çok düşük seviyelerde bile hasar verebilir.

Kafein
Kanınıza direkt enjekte edilmiş bir miligram kafein sizi öl­dürebilir. Yani 28 gramlık sütlü çikolatada altı kişiyi, bir fincan koyu bir kahvede ise iki yüz kişiyi öldürmeye yetecek değin ka­fein vardır. Bu tiryakilik yapan zehirden kaçınma konu­sunda bir defa daha düşünmeniz için tatmin edici nedeniniz var. Ay­rıca da maddeler halinde sıralamak istiyorum ama kafein vücudu susuz bırakır. İde­al kilonuza ulaşmak ve onu korumak için tamamiyle suya doymuş olmanız gerekir ve kafein kullanmaya devam ederseniz asla yeterince sulu olamazsınız.

kafein içeriği

Kahve
Kafeini hesaba katmasanız bile, kahve sizin için sağlıklı de­ğildir. Kremalı ve şekerli kahvenin pH ’ı 4.0′dır ve damıtılmış sudan 1000 kat asidiktir. Sade kahve 5.09 ile daha iyidir ve ka-feinsiz kahve 5.22 ile daha da iyidir. Lakin asit asittir ve bu değerlerin hiçbirisi sağlıklı bir vücuda ait değildir. Eğer hâlâ ikna olmadıysanız şunu bir düşünün: Araştırmalar, kanser hücrelerinin kahvenin içinde yaşayabileceğini göstermiştir!

Dere
Bir Kere daha söylüyorum, “kafeinsiz” türden içseniz bile (mesela biraz da olsa kafein taşıyan kafeinsiz kahve gibi), içeceğinizin asitliği mönünüze yerinde olmalıdır: olağan siyah akarsu 2.79 ve yeşil nehir 4.6 seviyesindedir.

Içecek
Ilk Kez, böylece çok meşrubat, şeker veya diğer tatlandırıcı­larla doludur ve bu bile içecek içmeye bir son vermeniz için yeterlidir. Şeker ya da üzüm şekeri dolu olmasalar bile, yapay tatlandı­rıcı oranı fazla yüksektir ve bundan da kaçınmalısınız, ikinci olarak, o kadar çok meşrubatta kafein bulunur, vazgeçmeniz için diğer bir neden. Kafein, kötü olmanın yanı sıra, asidiktir de. Soda protein doygunu bir içecektir ve pH seviyesi 3.0′dır ve damı­tılmış sudan 10.000 kat daha asitlidir. Spor içecekleri en kötü seçimler arasındadır – biradan bile daha asitlidir oysa, pek çok so­da da öyledir. Hatta şeker, yapay tatlandırıcı ya da kafein içer­meyen soda ya da maden suyu bile karbonik asit içerir ve 2.5 oranında pH seviyesi vardır – damıtılmış sudan 50.000 kat daha asitlidir.

Kolanın anahtar bileşenlerinden biri fosforik asittir ve 2.5

pH değeri vardır. Tırnağı yaklaşık dört gün içerisinde eritecek kadar güçlüdür. Konsantre kola şerbetini taşımak için kam­yoncular, Güvenli Olmayan Madde logolu, son derece aşındırıcı mater­yal taşımak için tasarlanmış kamyon kullanmak zorundadır. Fosforik asit kemiklerinizdeki kalsiyumu emer ve osteoporoz riskinin artmasının en büyük nedenlerinden biridir.
Amerikalılar her yıl 167 litre içecek içiyor – bu oranda, 1970′lerden beri %131′lik bir çoğaltma vardır. Yaşları altı ile on bir aralarında değişen çocukların %46′sı her gün soda içiyor. Bu ka­gizli kilolu olmamıza şaşırmamak lazım! Bir çırpıda boğazı­mızdan aşağıya asit döküyoruz.

Şart yeterince kötü, lakin unutmayın ki ne değin fazla so­da içersek, bizim için yardımsever olan içeceklerden böylece az içe­riz. Milli Içecek Birliği, Amerikalıların sudan dört kat pozitif soda alıp içtiğini açıklamıştır.

Bu oran azalsa bile başımız hâlâ dertte. 1 bölüm karbonik asi­di (sodadaki gibi) nötrlemek için 20 birim bikarbonat gerekir, 1 kadeh sodayı (diyet veya kafeinli olması fark etmez) karşıla­mak için 20 bardak alkalik su içmeniz gerekir. Ve bu suyun üze­rine öteki kaynaklardan gelen asitler için de su içmeniz gerekir!

ph

Yalnızca bazik su için
Vücudunuzu sadece alkalik su ihtiyacına yerinde bir şe­kilde sulamaksınız. Tümü asidik olan ve vücudunuzda da­ha pozitif su ihtiyacına yol açacak spor içecekleri önerilerine kulak asmayın. Fazla kilolu edinmek, susuzluğun veya susuz­luğun asidik sıvılarla giderilmeye çalışıldığının bir işareti­dir. Öteki yana, kaliteli alkalik su içmek ideal kilonuza ulaşmak için birincil ve en manâlı adımdır.

Çikolata
Şeker içerir. Kafein içerir. Son derece toksik olan theobro-mine ve metil bromin asitlerini içerir. Sizi şişmanlatır. Buna ih­tiyacınız değil.

Meyve
Anında tüm meyvelerin şeker oranı fazla yüksektir ve bu nedenle, içerdikleri besinlere karşın kaçınsanız iyi olur. Bir­kaç misal saptamak gerekirse ananasın %28′i, muzun %25′i, tatlı kavunun %21′i, elmanın % portakalın %12′si, çileğin %11′i, karpuzun %9′u şekerdir. Bu miktardaki şeker vücudunuzu asit­li tutacaktır. Yüksek şeker oranlı meyveler yerseniz, kilo vere­mezsiniz veya çabuk veremezsiniz, verdiğiniz kiloyu koruya­mazsınız. (Sıradaki yiyecek listesinde göreceğiniz gibi, bazı meyveler diğerlerinden daha iyidir ve önerdiğim birkaçını bu listede ve bir sonraki bölümde bulunan bazik yiyecekler bölü­münde bulabilirsiniz.)

Yaptığım bir araştırmaya göre, 4 bardak taze portakal suyu vü­cutta asitli bir etraf yaratmaya yetecek dek şeker içerir ve üç ila beş saat için beyaz kan gözenekli olan aktivitesini yarıya indirir, bağı­zarafet sistemim düşürür. Elma suyu bile, yüksek şeker içeriği ne­deniyle kan hücreleri için asidik ve toksiktir. Hastalarım yüksek şekerli meyveler yemediği vakit kırmızı kan hücrelerinin birbi­rine yapışmadığını, dolaşım problemi yaşamadığını ve beyaz kan hücrelerinin daha aktif ve daha sağlıklı olduğunu gördüm. Kan­larındaki asit seviyesi düştüğü için kilo vermeye başladılar.

Mantar
Her türlü mantardan -beyaz, yaban mantarı ve diğerleri- kaçınılmalıdır. Her şeyden önce mantar oldukları için. Ayıca, sindirildikleri vakit asitleşirler.

Yiyeceklerinizi seçin
Sıradaki çizelge, genellikle yenilen yiyecekleri, yüksek al­kalik ve yüksek asidik arasında altı kategoriye ayırıyor. Dinç kilo belirlemek için yiyeceklerinizi çoğunlukla hafif alkalik ve yüksek bazik yiyecekler arasından seçin; bunu yaparsanız ancak­lo vermeye başlayacaksınız ve asit fazlasına ast öteki bulgu­ler derhal yok olacak. Asidik yiyeceklerden uzakta durun. Yedik­leriniz arasındaki yüksek asitli yiyecekleri tamamıyla emin; ha­fif ile kısmen asidik yiyecekler, yediklerinizin %20′sini oluştur­sun. Kilo devretmek, bir yanlamasına da dinç kalmak istiyorsanız, asidik yiyecekler sınırını geçmeyin.

Bir araya getirmek
Tüm bunlar aklınızdayken, tabağınızı nasıl dolduracaksı­nız? Anahtar, her öğünü elektron zengini yeşil yiyeceklerden ve çoklu doymamış yağlardan oluşturmak. Sağlıklı kanı oluştura­cak ve vücudunuzdaki alkalikliği koruyacak yiyecekler bunlar­dır.

Tabağınızın %60-80′i bunlardan, minik miktarlarda da hu­bubat, fasulye, soya, balık ve pişmiş sebzeden oluşsun. Vücudumuz, %80′i alkalik olan bu oran üstünde çalışmaya uygun tasarlanmıştır.

1 yorum:

  1. Sağlıklı yaşam için sağlıklı ve bilinçli beslenmek gerekir.Bu düzeni tutturmak için de hayatımızda bazı değişiklikler yapmamız gerekir.

    YanıtlaSil

Sosyal Ağlar

Twitter Facebook Google Plus LinkedIn RSS Feed Email Pinterest

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

İLARİS MEDİKAL. Blogger tarafından desteklenmektedir.

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Yandex

Yandex.Metrica

Kategoriler

Copyright © İLARİS MEDİKAL | Powered by Blogger
Design by Lizard Themes | Blogger Theme by Lasantha - PremiumBloggerTemplates.com