BELİRTİLER
Kanserin yol açtığı belirtilerin çoğu, kanserle hiç ilişkisi olmayan görece önemsiz hastalıklarda da çok sık ortaya çıkar. böylece bir takım kişiler belirtileri ciddiye almaz ve doktora başvurmakta gecikebilir.
Hasta doktora gitse bile, doktoru, bu evrede kanser gibi önemli bir tanıyı dikkate almanın hemen şimdi lüzumsiz olduğunu düşünebilir.
Fiilen bu bir çıkmazdır. Kanserden kaynaklanma olasılığı bulunan her türlü bulgu için fazla ayrıntılı ve acele testler yapılması, sağlık durumu kaynaklarının çabucak tükenmesine yol açacağı gibi, o kadar çok hastada patavatsız kaygıya da neden olacaktır.
İnatçı belirtiler veya muhakkak bir takım belirtiler varsa doktorun daha önemli bir hastalığı düşünme olasılığı artar. Bir Takım belirtiler ise aracısız önemli bir olasılığı akla getirdiklerinden, hemen daha kapsamlı testlere başlanır.
Bir kanserin varlığına göze çarpan edebilecek belirtiler arasında şunlar vardır.
İnatçı ve açıklanamayan
•Öksürük
•Nefes Darlığı
•Seste kalınlaşma
•Yutma güçlüğü
•Sızı
•Sindirim Güçlüğü
•Kilo kaybı
•Barsak alışkanlıklarında değiştirme
•Vücuttaki herhangi bir delikten (örn. meme başı ya da vajina) akış
•Ateş
•Her türlü anormal kanama
•Öksürükle kan gelmesi
•Rektal kanama
•Âdetler arası vajinal kanama
•Cinsel birleşme esnasında kanama
•Menopoz sonrası vajinal kanama
•İdrarda kan
•Derideki benlerde kanama
Yukarıdaki belirtilerden herhangi birinin bulunduğu kişiler anında doktora başvurmalıdır. Bu nesil belirtilerle doktora başvuran şahısların bütartı çoğunluğunda kanser saptanamaz, oysa kanser varsa bile, erken teşhis fazla önemlidir.
Kütleler ve şişlikler
Kanserlerin büyük bölümü vücudun derin dokularına yerleştiğinden, lahzacak eksik bir kısmı doktor muayenesinde saptanabilir; hastaların kendilerinde bu şekilde bir kütle saptama olasılığı daha da düşüktür. Öte yandan meme veya boyunda ya da kol-tukaltındaki lenf bezleri gibi organlarda ortaya meydana çıkan daha yüzeysel kanserler, çoğunlukla hasta tarafından bir kütle olarak fark edilir. Cilt kanserlerinin çoğu da önce doktor tarafından değil, hasta kadar ayrım edilmektedir.
Aslına bakılırsa, kütlelerin veya derideki inatçı değişikliklerin ancak eksik bir kısmı kanser çıkar. Oysa meme, testis ya da diğer bir bölgede şişkinlik veya giderek kötüleşen ve nedeni açıklanamayan bir ülser ya da ‘kir ’ (özellikle cilt benlerinin görünümündeki değiştirme) ayrım ederseniz, anında doktora başvurmalısınız.
Kanser İçin Tarama Testleri
Kanserleri daha erken ve iyileştirile-bilir bir aşamada saptamaya yönelik tarama testleri, bazı önemli kanser türlerine alt ölümleri azaltabilir. Fakat tarama testlerinin de kendilerine özgü sorunları vardır. Test sırasında bir aykırılık saptanırsa (sonradan çoğunlukla bu anormalliğin kanser olmadığı anlaşılsa bile) hasta başka böylece fazla testten geçer ve boşu boşuna yoğun vesvese yaşar.
Tarama testlerinde kimi zaman fazla yavaş artan kanserler veya fark edilmese bile herhangi bir soruna yol açmayacak olan pre-kanseröz oluşumlar saptanır. Bunun sonucunda bazı kişilere sahiden gerekmeyen tedaviler uygulanabilir. Tarama testleri pahalıdır: erken tanının çarenin başarısına ya da başarısızlığına yol açacak bir fark yarattığı bir kanser vakasının saptanması için genellikle çok sayıda kişinin taranması gerekir.
Meme Kanseri Taraması
50 yaş üzerindeki kadınlara 65 yaşına dek her üç yılda bir, sonrası için de istedikleri vakit mamografi yaptırmaları önerilmektedir.
Röntgen filmlerinde saptanan anormalliklerin büyük kısmı kanserli olmasa da, bazılarında ek testler önerilmekte ve kimi vakit mikroskobik inceleme için dokudan minik bir tutam alınmaktadır (biyopsi). Bu anormalliklerin çok azının kanser ya da pre-kanseröz oluşumlar olduğu saptanır. Bu şekilde saptanan meme kanserleri genellikle küçüktür ve tarama testinin şifa olasılığını önemli ölçüde artırdığı belirlenmiştir.
Rahim boynu (serviks) kanseri taraması
Cinsel açıdan etkin olan kadınlarda 60-65 yaşına değin her 3-5 yılda bir rahim boynu sürüntü testi (servikal smear) yapılmalıdır (hiç cinsel birleşmeye girmemiş kadınlarda bu kanser çok enderdir). Sürüntü testi sırasında rahim boynunun görüntülenebilmesi için, vajinaya spekulum adı verilen bir aygıt yerleştirilir. Tatmin Edici sayıda hücreli elde edebilmek için, tahtadan yapılmış bir spatula kullanılarak, serviks hafifçe kazınır. Bu sü-rüntüler bir parça cam üstüne yayılır ve mikroskop aşağıda incelenir. Mesleklem bir miktar rahatsızlığa yol açsa da, normalde ağrılı değildir. Bu test zahmetsizce çare edilebilen prekanseröz (ön kanser) oluşumları, ayrıca iyice iyileşme oranının çok ağırlıksek olduğu erken evrede, kanserleri de saptayabilir.
Servikal sürüntüde saptanan anormalliklerin çoğu ufak değişikliklerdir ve ek araştırma gerektirmez; bir kısmında ise sürüntü testinin tekrarlanması ya da kayıtlı bir süre baştan başa daha sık yapılması gereleke. Oysa, bir takım anormalliklerde “kolposkopi” adı verilen daha ileri bir çözümleme yapılması gerekir; bu işlemde bir büyüteç kullanılarak rahim boynu ışık aşağı incelenir. Anormal bölgelerden minik örnekler alınabilir ya da “punch biyopsi” (zımba biyopsisi) yapılabilir. Bu mesleklem azıcık rahatsızlık verse de ağrıya yol açmaz ve sadece 10 dakika kasıcacık sürer.
Kansere dönüşme potansiyeli taşıyan alanlar saptandığında, buradafakat hücreleri öldürmek için ek çare önerilir. Bu amaçla kullanılabilen tedaviler aralarında yerel anesteziyle uygulanan ‘lazerle buğulanma ’ (yoğunlaştırılmış bir ışın kullanılarak olağandışı hücreler yakılır), kriyoterapi (anormal hücreler ucu soğutulmuş bir sonda ile öldürülür) ve genel anesteziyle kullanılan diatermi (hücreler elektrikli bir sonda ile yakılır) bulunur.
Kolposkopide kadınların minik bir kısmında daha önemli bir anormallik olabileceğini düşündüren belirtilar elde edilir ve genel duyu yitimi altında ‘koni biyopsi ’ yapılması gerekebilir (serviks kanalının iç tarafını döşeyen hücrelerin çıkartılması). Koni biyopsisi etkilenen dokuların tamamının çıkartılmasını sağlayabilir, ama kimi vakit oluşumun daha derin katmanlara işlediği saptanır ve böyle durumlarda daha kapsamlı tedavi gerekir.
Çok az sayıda kadın serviks kanserinden ölmektedir ve bunların neredeyse %90′ı hiçbir vakit ahenkli smear (sürüntü) testi yaptırmamış olan kadınlardır.
Diğer kanserlere yönelik tarama testleri
Son dönemdeki araştırmalarda, barsak tümörlerini erken evrede saptayan tarama testlerinin barsak kanserine alt ölümleri azaltabileceği gösterilmiştir. Bu testte, dışkıda çıplak gözle görülemeyecek değin küçük miktarda kanın varlığı araştırılır. Bu tür kanamalar çoğunlukla kanser dışındaki nedenlerden kaynaklansa da kolonoskopi ya da baryumlu grafi ile gerçekleştirilen ek testler (bk. s. 23, 24, 26) demin belirtilere yol açacak kadar büyümemiş olan kanserlerin saptanmasını sağlayabilir. Gelecekte, ‘dışkıda sıcacık kan ’ testi daha da yaygınlaşacak gibi görünmektedir.
Prostat kanseri taraması, bu kanserler göre sıklıkla üretilen bir kimyasal maddenin (‘prostata özgü antijen ’ veya PSA) kandaki düzeylerinin ölçülmesi, fizik muayene ve ultrason görüntülemesiyle yapılabilir. Tarama sırasında bazı prostat kanserleri erken evrede saptanabilse de, kimi süre tarama gereksiz tedaviye de yol açabilir. Diğer nedenlerle ölen yaşlı erkeklerin çoğunun prostatlarında küçük kanserler saptanabilir. Yaşlılardaki kanserlerin çoğu yavaş büyür ve tedavi edilmediğinde hastanın geri kalan yaşamı boyunca soruna yol açma olasılığı azdır. yine de son dönemdeki araştırmalar, taramanın prostat kanserine alt ölümleri azaltabildiğini düşündürmektedir.
Uyumlu akciğer röntgeni veya balgamın mikroskopik incelemesine dayanan akciğer kanseri taramasının yararlı olmadığı gösterilmiştir. Akciğer kanserlerinin büyük bölümünün akıbeti daha erken evrelerden başlayarak fena olma eğilimindedir ve günümüzde bu hastalığa alt ölümleri kayda değer ölçüde azalttığı gösterilen tek usul sigaranın bırakılmasıdır.
Ailelerde Kanser
Kuramsal olarak kansere karşı genetik bir yatkınlık taşıdığı aşina (ya da bu tür bir tehlike nakliye olasılığı bulunan) şahısların tarama testlerinden geçirilmesi mantıklıdır. Fakat kanserlerin %10′dan azı genetik nedenlere bağlıdır. Kanser yaygın bir hastalıktır ve benzer aileden iki veya daha fazla kişiyi etkilediğinde, bunun sadece şansa alt olma mümkünlığı yüksektir. Kimi zaman kanserler sigara dumanı gibi paylaşılan bir çevresel etmenden kaynaklanabilir.
İki ya da daha artı yakın akrabada (anne babalar, kız veya erkek kardeşler) aynı kanser türü veya bazen kalıtımsal bağlantısı olabilen bambaşka kanser türleri (örn. meme ve yumurtalık kanseri gibi) saptandığında, genetiksal kanserden kuşkulanılır. Genetik kanserlerin öteki belirtileri arasında genç yaşta kanser gelişmesi veya çift çevrili (örn. her iki memede) veya çoğul bitki örtüsü eğilimi bulunur.
Ailede kuvvetli bir kanser öyküsü olan kişilerin bazılarında genetik gen anormallikleri saptanabilir. Ancak bu gen anormalliklerinin varlığı mutlaka kanser gelişeceği anlamını taşımaz; öte yandan bir takım genlerin genetik aracılığıyla geçmesi, muhakkak bir evrede kanser gelişme riskini %80-90 ve hatta daha yüksek oranda artırabilir. Kimi vakit bir ailenin iki ya da daha pozitif üyesinde herhangi bir özel genetik kuralsızlık saptanamasa bile aynı kanser tipi gelişebilir. Bu durumda ailenin öteki üyelerinde fazla yüksek düzeyde olmasa da kanser riski artabilir.
Ender görülen farklı alanlara yönlendirilmiş kanser cinslerine aleyhinde aşinalık genetik aracılığıyla geçebilir (örn. tiroid bezinde ve hormon üreten diğer bezlerdeki bir takım kanserler). Daha yaygın kanser türleri dikkate alındığında ara sıra kalıtımsal yolla geçen başlıca tiplerin kalın barsak kanserleri (kolon ve rektum), meme kanseri ve över (yumurtalık) kanseri olduğu görülmektedir. Barsak kanseri, ara sıra mutas-yona uğramış “adenomatosis poli-posis coli” (APC) geni ya da “kalıtımsal popiloz-dışı kolorektal kanser” (HNPCC) geninin genetik yoluyla geçmesi sonucunda ailelerde görülür. Etkilenen şahısların barsakların-da genç yaşta çok sayıda iyi kalpli polip gelişir ve bunların adeta tamamı sonra kansere dönüşür.
Meme kanseri, vakaların yalnızca %5-10 kadarında kalıtımsaldır. Şimdiye dek iki önemli meme kanseri geni keşfedilmiştir: BRCA-1 ve BRCA-2. Kalıtımsal olarak mutasyon-lu bir BRCA-1 ya da BRCA-2 geni taşıyan kadınlarda, yaşamlarının herhangi bir döneminde meme kanseri gelişme riski takriben %85 düzeyindedir. Mutasyona uğramış BRCA-1 geni yumurtalık kanseri riskini de artırır. Fakat ailesinde meme kanseri öyküsü olan kadınların çoğunda kalıtımsal BRCA-1 veya BRCA-2 mutas yonu yoktur. Bu kadınlarda meme kanseri riski biraz artsa da, genellikle risk düzeyi çok daha düşüktür (örn. annesinde ya da kız kardeşinde meme kanseri olanlarda %30′un altında).
Aile öykünüz sebebiyle kanser riskinizde çoğaltma olduğundan kaygılanıyorsanız, bu konuyu doktorunuzla konuşmalısınız. Şayet de doktorunuz risk artışının korkulacak boyutlarda olmadığı konusunda sizi rahatlatabilecek bir uzmanla görüşmenizi sağlayabilir. Bir olanak da, riskteki fazlaşın yaklaşık ne düzeyde olduğunu belirlemektir.
Bazen bir kan örneğinin son derece karmaşık analizleriyle olağandışı bir genin var olup olmadığını araştırmak uygun olabilir. Ancak bu, kuşkuları olan kişinin testin muhtemel neticelarını tüm boyutlarıyla kavramasını karşılayan fazla ayrıntılı bir tartışmadan sonra gerçekleştirilmelidir. Dikkate alınması gereken sonuçlar aralarında, kansere yatkın kılan bir gen saptandığında ne yapılacağı, yüksek risk taşıdığını mahsus yaşamanın nasıl bir duygu olduğu, öteki aile üyelerine ne söyleneceği, anne baba olmanın sonuçları ve yaşam sigortasına uygunluğun nasıl etkileneceği gibi öyle çok konu vardır.
Yüksek tehlikeli olduğu belirlenen kişiler için ne yapılabileceğine ilişkin öneriler kanserin türüne, hastanın koşullarına ve tercihlerine tarafından büyük ölçüde değişken. Genetik barsak kanseri riski yüksek olan bir kişiye, ergenlikte ya da yirmili yaşlarda hastalığın gelişmesinden önce kalın barsağının ve rektumunun alınması önerilebilir. Böyle durumlarda ince barsak anüse bağlanabilir ve böylelikle bir “stoma” (ağız) açmak gerekmeyebilir .
Meme kanseri riski yüksek olan kadınlarda, en iyi koruyucu tedavi konusundaki tercih bu denli kolay değildir. Bazıları profilaktik amaçla (yani koruma amacıyla) her iki memenin alınmasını tercih eder (bu meslekleme bilateral mastektomi denir); fakat, bu işlemin gerçekleştirilmesi riski manâlı ölçüde azaltsa da, bütünüyle ortadan kaldırmaz. Mastektomi ardından az miktarda meme dokusu kalan bir takım kadınlarda kanser gelişmiştir. Bir Takım kadınlar ise harmonili bilirkişi muayenesi ve mamografi-lerle yakından gözetim aşağıda bulundurulmayı içeren bir programı seçer.
Yumurtalık kanseri riski yüksek olan kadınlar önlem nedeniyle her iki yumurtalığın de ameliyatla çıkartılması yolunu seçebilir (bilateral ooforektomi); oysa bu işlemin de hastalık riskini iyice ortadan kaldırmaması ilginçtir. Bir öteki seçenek, yumurtalık kanserini erken evrede vermek amacıyla ultrason görüntülemesi ve yumurtalık kanseri tarafından üretilen bir ot gibi yaşama göstergesi olan CA-125 açısından kan testleri yapılmasıdır.
TlBBİ DEĞER BIÇME
Belirtileriniz kanser olasılığını akla getiriyorsa ya da doktorunuz muayenede alışmadık bulgular sapta-dıysa ya da bir tarama testinde kuşkulu sonuçlara ulaşıldıysa, koşullara tarafından daha ileri deneme ve araştırmalar gerekebilir. Bu araştırmalardan bazıları doktorunuz tarafından yaptırılabilir, fakat araştırmanın kayıtlı bir aşamasında bakış almak üzere hastanedeki bir uzmana gönderilmeniz mümkündür. Gerekli testler kişiden kişiye büyük değişim gösterebilir.
Randevu tarihini, başka araştırmalar yapılmasını ve bunların sonuçlarını ummak aslında vesvese verici olsa da, bu aşamada pek çok birey ve kuruluştan yardım alabilirsiniz (bk. “Ek bakım”, s. 68 ve “Yardımsever isimresler”, s. 90).
KLİNİK DEĞERLEME
Daha ileri değerlendirmeye lüzum varsa, sonraki ilk adım genel olarak bir poliklinikte uzman muayenesidir; bu muayene esnasında belirtiler hakkında daha ayrıntılı (örn. süresi, şiddeti) sorular sorulur. Ayrıca genel sağlık durumunuz hakkında ve geçirdiğiniz hastalıklar, kullandığınız ilaçlar, geçmişteki/şimdiki mesleğiniz ve evinizdeki şartlar gibi ilgili başka konular hakkında da sorular sorulabilir. Öykü alma tamamlandıktan sonra, daha genel bir muayene yanında vesvese nedeni olan bölgeniz üzerinde odaklanan bir gövde muayenesi yapılabilir.
Bu değerlendirmeler defalarca tanıya ulaşılmasını sağlamasa da, habis bir oluşumu düşündüren belirli özelliklere sahip kütle vs. gibi bulgular kanser kuşkusunu güçlendirebilir. Vücudunuzun iç organları bazı özel aygıtlarla görüntülenebilir; örneğin gırtlak laringoskopi ile, rektum proktoskopi ile veya serviks (rahim boynu) vajinanıza yerleştirilen bir spekulum aracılığıyla görüntülenebilir.
İLERİ ARAŞTIRMALAR
Biyopsi
Bazı kütlelerin görünüm ya da sertlikleri kanserli olabileceklerini düşündürebilir, ancak belirlenmiş tanı genellikle yalnızca bir patolog tarafından konulur; patologlar gözenekli olan ve dokuları mikroskopla inceleyerek bedellendiren uzmanlardır. Patolog, kanserin varlığını kesinleştiren ayırt edici görünüm değişikliklerini saptar.
Tanı nedeniyle vücuttan bir tutam dokunun çıkartılması “biyopsi” olarak adlandırılır. Kütlenin bir kısmı veya uygunsa tamamı (eksizyon biyopsisi) yöresel ya da genel anestezi aşağıda çıkartılabilir. Kimi süre özel bir iğne düzeneği kullanılarak ince bir doku parçası alınabilir, bu dokuyu bisturi ile kesme gereğini ortadan kaldırır.
Bir öteki seçenek da, bir enjektörya tutturulmuş ince bir iğne aracılığıyla olağandışı dokudaki hücrelerin enjektör içine emdirilmesidir (aspire edilmesi). İnce iğne aspirasyon biyopsisi adı verilen bu işlem sadece çok kısa bir zaman için rahatsızlığa yol açar. Peşinde hücreler bir cam lamın üzerine yayılır. Mikroskobik inceleme için doku örneği almanın diğer yollan serviks sürüntülemesinde olduğu gibi dokunun yüzeyini kazımak ya da akciğerleri çevreleyen sıvı (plevral efüzyon) ya da balgam gibi doku sıvılarından ya da idrardan misal almaktır.
Bir doku kütlesinden gücenmiş ve özel işlemlerden geçirilmiş çok ince kesitlerin mikroskobik incelemesine histoloji adı verilirken, gözenekli olan sürün-tülerinin incelenmesine sitoloji denmektedir. tek tek hücrelerin (yani hücrenin yapıtaşlarının) yalnızca görünümlerinin yok, dokunun nasıl kurulduğunun da (yapısının) incelenmesine ihtimal tanıyan dokubilim, patologa daha pozitif veri sağlayabilir.
Sitoloji, tek tek hücrelerin görünümlerinin incelenmesine dayanır. Kanserin varlığını belirleyebilse de, nicel açıdan histolojiye tarafından daha az veri sağlar. Sitolojinin sorun yaratabilen bir öteki yönü, anormal bir dokudan ince iğne aspirasyonuyla alınan hücrelerin kimi zaman dokunun bütününü temsil etmemesidir; dokuda aslında kanserli gözenekli olan bulunsa bile, iğne ile hiçbir kanserli gözenekli olan alınamayabilir. “Hatalı negatif olarak adlandırılan bu sonuçla karşılaşma riski histolojide çoğunlukla düşüktür. öte taraftan, sitolojide pozitif sonuç alınması, daha ileri işlemler için genellikle yeterlidir. Pek çok kanser türünde bu operasyon kütlenin ameliyatla alınmasıdır, bu nedenle histolojik analiz için doku elde edilmiş olacaktır.
Tanıyı kesinleştirmek için dokunun mikroskobik olarak incelenmesi
yanına, hastalığın yaygınlığını değerlendirmek için ara sıra biyopsiler de yapılır. Örneğin boynun bezlerin-deki şişliğe lenfoma tanısı konulmuş olan bir hastada, ilikte lenfoma hücresi olup olmadığını tahsis etmek için kemik iliği biyopsisi yapılabilir, çünkü kemik iliğinde lenfoma olup olmaması tedavi seçimini etkileyebilir. Meme kanserli bir takım kadınlarda, koltukaltındaki kayda değer bir lenf düğümü de (bekçi düğüm biyopsisi) alınabilir; lenf düğümünün yeri, ilk tümörün içine radyoaktif bir maddeyle birlikte bir boyanın enjekte edilmesiyle özenli bir biçimde belirlenir. Birincil tümörü drene eden (lenf dolaşımını toplayan) bu bekçi lenf düğümünde kanser yoksa, koltukaltındaki diğer lenf düğümleri de büyük ihtimalla temizdir ve hastada daha başka bir ameliyattan kaçınılmalıdır.
“-oskopi” ile sona eren sözcükler
Oskopi sözcüğü bakmak anlamına kazanç (Yunanca ’da skopein bakmak demektir). Kanserlerin birçok gırtlak (larinks), akciğerlerdeki hava geçitleri (bronşlar), yemek yemek borusu (özofagus), mide (tıbbi adı gastrik), kalın barsak (sütun ve rektum) ve mesane (idrar kesesi) gibi tüp ya da keselerin iç yüzeylerindeki örtülerden köken alır. Değişik aygıtlar kullanarak tüm bu yapıların gözle incelenmesi ve kuşkulu alanlarda biyopsi yapılması mümkündür. İncelenen organ ve ona karşın analiz tekniklerine verilen adlar şöyledir:
•laringoskopi: gırtlak
•bronkoskopi: akciğerler
•gastroskopi: mide
•kolonoskopi: barsaklar
•sigmoidoskopi: barsağın S şeklindeki son bölümü ve rektum
•sistoskopi: mesane
Öteki teknikler arasında şunlar vardır:
•nazendeskopi: burun deliklerinden larinkse kadar uzanan bölgedeki hava geçitleri
•mediastinoskopi: akciğer kanserinin lenf bezlerine yayılıp yayılmadığını anlayışlı olmak amacıyla göğüs kemiğinin ya da sternumun arkasındaki dokular
•kolposkopi: serviks veya rahim boynu
•laparoskopi: karın boşluğu
Bu işlemlerin bazıları için hastanın yatırılması gerekmez, bazılarında sedasyon (sakinleştirici) gerekir, bazılarında ise genel anestezi kullanılır. Bu işlemlerin çoğunda, vücudun incelenecek bölgesine doğal bir açıklıktan veya minik bir keşiden dikkatle sokulan esnek bir kabloyla doktorun içerisini görmesini sağlaemrindeki fiberoptik teknolojisi kullanılır. Ara Sıra genel duyumsuzlaşma altında doktorun kütlenin yaygınlığını görmesi, hissetmesi ve değerlendirmesi ve biyopsi alması daha kolaydır. Bu nedenle genel duyu yitimi altında inceleme epeyce sık başvurulan bir işlemdir.
Kan testleri
Akyuvarların kötü huylu (habis) hastalıkları (lösemi) veya kanda ölçülebilen ‘ot gibi yaşama göstergeleri ’ veya özel kimyasal maddeler üreten eksik sayıdaki birkaç kanser türü (bazı prostat ve testis kanserleri ve miyelomlar) dışarıya, kan testleri çoğunlukla teşhis konusunda çok yararlı bilgiler sağlamaz.
gerçi, kan testleri vücudunuzun genel sağlık durumu hakkında yardımcı bilgiler verebilir. Ara Sıra kanserin kemik ya da karaciğer gibi başka organlara yayıldığını gösterebilir;
bu, ‘enzim ’ adı verilen ve normalde bu organlar kadar kana salıverilen bazı kimyasal maddelerin düzeylerinin, kanserin yol açtığı hasarı nedeniyle yükselmesiyle anlaşılır.
Ama bu testlerde hiç kusur payı olmadığı söylenemez; genellikle kanserin yayılması açık havada bazı diğer nedenler de bu cins anormalliklere yol açabilir.
Röntgen filmleri ve taramalar
Kanserin ilk belirtisi çoğunlukla röntgen lerdeki olağandışı görünümdür. Örneğin akciğer kanseri, normalde büyük ölçüde havayla batmış olması gereken bir bölgede yer kaplayan bir gölge ye yol açabilir. Tümörler meme röntgeninde (mamografi) ya da barsakların baryumlu grafllerinde de görüntülenebilir.
Mamogram, memenin iki düz yüzey arasında sıkıştırılarak röntgen filminin alınmasıdır. Meme kanserleri röntgen filmlerinde hemencecik görülebilen işaretlerin, özellikle kanserli doku içerisindeki küçük kalsiyum birikimlerinin neden olduğu ufak ve beyaz renkli beneklerin oluşmasına yol açabilir.
Baryum yutulduğunda ya da bir tüp aracılığıyla rektumdan içeriye verildiğinde (baryum lavmanı) röntgen aşağıda yoğun beyaz bir renk vererek özofagus, mide veya barsağın iç yüzeyinin hatlarını ortaya çıkarır. Normal koşullarda iç yüzey düzgünken, kanser baştan savma veya içeriye içten kabarık görünmesine yol açabilir.
Bazen röntgen ya da taramada beyaz renkte görünen başka ‘boya ’ veya ‘kontrast maddeleri ’ bir toplardamardan kan dolaşımına enjekte edilir. Bahşedilen madde kan yoluyla böbreklere ulaşır ve böbrekler de bu maddeyi idrarla atar. Bu sırada böbrek ve mesanede yapılan X ışınlı görüntülemelerde (intravenöz ürogram 1VU veya piyelogram 1VP) bu organlar oldukça açık biçimde görülebilir ve anormal görüntüler kanser bulunduğunu düşündürür.
Kansere teşhis konulması ya da kanserin yaygınlığının belirlenmesi sürecinde yukarıda farzedilen değişik tarama testlerinin birinden geçmeniz gerekebilir. Bilgisayarlı tomografi (BT) ve manyetik rezonans görüntülemesi (MR) sırasında, hastanın genellikle büyük ve yuvarlak bir aygıtın içine girip durağan yatması gerekir. İşlemden önce bütün bunlar size açıklanacaktır. Günümüzde BT görüntülemesi genel olarak çok kısa sürede tamamlanır. MR görüntülemesi azıcık daha uzun (yaklaşık 15-20 dakika) sürer. Bu görüntüleme teknikleri araştırılan bölgenin kesitler veya dilimler halinde son derece güzel resimlerini oluşturabilir ve kolay röntgenlerle karşılaştırıldığında kütleleri fazla daha açık biçimde gösterir. Tümörün veya çevresindeki dokuların daha açık görünmesini karşılayan bir ‘kontrast maddesinin ’ içilmesi ya da damar içine enjekte edilmesi gerekebilir.
Ultrason görüntülemesinde, bir prob (sonda aleti) vücudun incelenen kısmınının derisi üzerinde hareket ettirilir; kimi vakit prob rektuma, vajinaya veya özofagusa yerleştirilerek de kullanılabilir. İç dokulardan yansıyan çok yüksek frekanslı, işitilemeyen ses dalgaları saptanarak bir ekranda görüntüler oluşturulur.
İzotop görüntülemesi, izotop adı bahşedilen radyoaktif bir maddenin enjekte edilmesi veya ağız yoluyla alınmasından sonra yaydığı gamma ışınlarının bir gamma kamerası tarafından saptanması işlemidir. Kanser hastalarda en sık gerçekleştirilen izotop taraması, kemik taramasıdır. Enjekte edilen izotop dolaşım sistemi yoluyla vücudun öbür bölgelerine taşınır ve kemiğin, vücudun başka bir yerinden yayılan tümörün yol açmış olabileceği herhangi bir hasarın iyileştirilmesi için mücadele belirten bölgelerinde ‘yoğunlaşır ’ ya da yerleşir. Bu bölgelerde izotop yoğunluğunun yüksek olması, iskeletin gamma kamerasıyla alınan resimlerinde “sıcak noktalar” (faal noktalar) olarak görülmesine yol açar. Ama kimi vakit düşüncesini açıklamak güç olabilir ve bu nesil sıcak bölgeler kanser dışındaki dejeneratif hastalıklarda da (örn. aşınma ve yıpranma) görülebilir.
Kanserli hastaların değerlendirilmesinde bir başka görüntüleme yöntemi olan pozitron emisyon tomografisinin (PET) değeri artan bir şekilde daha fazla kabul edilmektedir. Kimi vakit PET ile diğer tekniklerin görüntüleyemediği tümörler saptana-bilmektedir. Bu teknik, kan dolaşımına enjekte edilen özel bazı şekerlerin kanser hücreleri göre normal hücrelere tarafından çok daha çabuk alınması ya da emilmesi eğilimine dayanmaktadır. Şeker moleküllerine tutturulmuş olan radyoaktif işaretler,kanserli dokuların görüntüde ‘aydınlanmas nı sağlar.
Röntgenler ve öteki taramalar kanser kuşkusu olan ya da kanser tanısı konulan kişilerin ilk değerlendirilmesinde olduğu değin, geçmişte kanser tedavisi uygulanmış kişilerde hastalığın yinelemesinden kaynaklanabilecek belirtileri araştırmakta da kullanılır. Oysa bu görüntüleme tekniklerinin her zaman dürüst sonuç verdikleri düşünülmemelidir; en aklıselim görüntüleme teknikleri bile fazla ufak kanserleri saptamakta yetersiz kalabilir ve çoğunlukla, sonradan iyi huylu olduğu görünüşe göre bir takım kuşkulu anormallikleri gösterir.
Tümörlerin evrelendirilmesi
Biyopside kanser tanısı kesinleştirildikten sonradan genellikle kanserin ‘evresi ’ saptanır. Evrelendirme işleminde kanserin boyutları belirlenir ve bitişik dokulara, lenf damarları yoluyla lenf bezlerine veya kan dolaşımı yoluyla daha uzak bölgelere yayılıp yayılmadığı değerlendirilir.
Değişik evreleme sistemleri vardır oysa bunlar aralarında en sık kullanılanı TNM evrelendirilmesidir. T harfi ilk tümörü, N harfi lenf düğümlerine (nodlarına) yayılımı ve M ise uzaktan bölgelere yayılımı (metastaz) gösterir. Her harf için bir rakam belirlenir. Örneğin çapı 3 cm olan ve koltuk altındaki lenf düğümlerinden bazılarını etkilemiş yer alan, ancak daha uzaktan yayılma belirtisi vermeyen bir ur T2N1MO olarak sınıflandırılır. Buradaki T2, ilk tümörün boyutlarının 2-5 cm arasında olduğunu gösterir. Nl ise koltuk aşağı hastalıktan etkilenen ancak çıkartılabilecek nitelikteki lenf düğümlerini muhabere eder. MO, saptanabilir uzak metastaz olmadığı anlamına kazanç.
Evrelendirme akıbetin (prognoz) tahmin edilmesinde, tedavi konusunda önerilerde bulunulmasında ve tedavinin sonuçlarını değerlendirip karşılaştırmada faydalı olabilir.
Erken tanı ve teşhis bence çok önemli. Diğer bütün aşamalar sadece birer detay. Belirtiler çok iyi takip edilmeli ki geç kalınmasın. Yoksa herşey için çok geç olabilir.
YanıtlaSilKanser dahil hangi hastalık olursa olsun vücutta farklı bir şey hissedildiği zaman mutlaka kontrol için doktora gidilmelidir.
YanıtlaSil