Medikal Saglık ve Hastalıklar Saglık vede Fıtness uzreine bir blog.

Çarşamba, Mayıs 04, 2016

Kanser Tanısı Nasıl Konulur ?






BELİRTİLER
Kanserin yol açtığı belirtilerin çoğu, kanserle hiç ilişkisi olmayan görece önemsiz hastalıklarda da çok sık or­taya çıkar. böylece bir takım kişiler belirtileri ciddiye almaz ve doktora başvurmakta gecikebilir.
Hasta doktora gitse bile, dokto­ru, bu evrede kanser gibi önemli bir tanıyı dikkate almanın hemen şimdi lüzum­siz olduğunu düşünebilir.
Fiilen bu bir çıkmazdır. Kanser­den kaynaklanma olasılığı bulunan her türlü bulgu için fazla ayrıntılı ve acele testler yapılması, sağlık durumu kaynak­larının çabucak tükenmesine yol açaca­ğı gibi, o kadar çok hastada patavatsız kaygıya da neden olacaktır.
İnatçı belirtiler veya muhakkak bir takım belirtiler varsa doktorun daha önemli bir hastalığı düşünme olasılığı artar. Bir Takım belirtiler ise aracısız önemli bir olasılığı akla getirdiklerinden, he­men daha kapsamlı testlere başla­nır.
Bir kanserin varlığına göze çarpan ede­bilecek belirtiler arasında şunlar var­dır.
İnatçı ve açıklanamayan
•Öksürük
•Nefes Darlığı
•Seste kalınlaşma
•Yutma güçlüğü
•Sızı
•Sindirim Güçlüğü
•Kilo kaybı
•Barsak alışkanlıklarında değiştirme
•Vücuttaki herhangi bir delikten (örn. meme başı ya da vajina) akış
•Ateş
•Her türlü anormal kanama
•Öksürükle kan gelmesi
•Rektal kanama
•Âdetler arası vajinal kanama
•Cinsel birleşme esnasında kanama
•Menopoz sonrası vajinal kanama
•İdrarda kan
•Derideki benlerde kanama
Yukarıdaki belirtilerden herhangi birinin bulunduğu kişiler anında doktora başvurmalıdır. Bu nesil belirti­lerle doktora başvuran şahısların bü­tartı çoğunluğunda kanser saptanamaz, oysa kanser varsa bile, erken teşhis fazla önemlidir.

Kütleler ve şişlikler
Kanserlerin büyük bölümü vücudun derin dokularına yerleştiğinden, lahza­cak eksik bir kısmı doktor muayenesin­de saptanabilir; hastaların kendile­rinde bu şekilde bir kütle saptama olasılığı daha da düşüktür. Öte yan­dan meme veya boyunda ya da kol-tukaltındaki lenf bezleri gibi organ­larda ortaya meydana çıkan daha yüzeysel kanserler, çoğunlukla hasta tarafından bir kütle olarak fark edilir. Cilt kan­serlerinin çoğu da önce doktor tara­fından değil, hasta kadar ayrım edilmektedir.
Aslına bakılırsa, kütlelerin veya derideki inatçı değişikliklerin ancak eksik bir kısmı kanser çıkar. Oysa me­me, testis ya da diğer bir bölgede şişkinlik veya giderek kötüleşen ve ne­deni açıklanamayan bir ülser ya da ‘kir ’ (özellikle cilt benlerinin görü­nümündeki değiştirme) ayrım ederse­niz, anında doktora başvurmalısınız.

Kanser İçin Tarama Testleri
Kanserleri daha erken ve iyileştirile-bilir bir aşamada saptamaya yönelik tarama testleri, bazı önemli kanser türlerine alt ölümleri azaltabilir. Fakat tarama testlerinin de kendile­rine özgü sorunları vardır. Test sıra­sında bir aykırılık saptanırsa (sonradan çoğunlukla bu anormalliğin kanser olmadığı anlaşılsa bile) hasta başka böylece fazla testten geçer ve boşu boşuna yoğun vesvese yaşar.
Tarama testlerinde kimi zaman fazla yavaş artan kanserler veya fark edilmese bile herhangi bir soru­na yol açmayacak olan pre-kanseröz oluşumlar saptanır. Bunun sonucun­da bazı kişilere sahiden gerekmeyen tedaviler uygulanabilir. Tarama test­leri pahalıdır: erken tanının çare­nin başarısına ya da başarısızlığına yol açacak bir fark yarattığı bir kan­ser vakasının saptanması için genel­likle çok sayıda kişinin taranması ge­rekir.

Meme Kanseri Taraması
50 yaş üzerindeki kadınlara 65 yaşı­na dek her üç yılda bir, sonrası için de istedikleri vakit mamografi yaptırmaları önerilmektedir.
Röntgen filmlerinde saptanan anor­malliklerin büyük kısmı kanserli ol­masa da, bazılarında ek testler öne­rilmekte ve kimi vakit mikroskobik inceleme için dokudan minik bir tutam alınmaktadır (biyopsi). Bu anormalliklerin çok azının kanser ya da pre-kanseröz oluşumlar olduğu saptanır. Bu şekilde saptanan meme kanserleri genellikle küçüktür ve ta­rama testinin şifa olasılığını önemli ölçüde artırdığı belirlenmiştir.

Rahim boynu (serviks) kanseri taraması
Cinsel açıdan etkin olan kadınlarda 60-65 yaşına değin her 3-5 yılda bir rahim boynu sürüntü testi (servikal smear) yapılmalıdır (hiç cinsel birleş­meye girmemiş kadınlarda bu kan­ser çok enderdir). Sürüntü testi sıra­sında rahim boynunun görüntülenebilmesi için, vajinaya spekulum adı verilen bir aygıt yerleştirilir. Tatmin Edici sayıda hücreli elde edebilmek için, tahtadan yapılmış bir spatula kulla­nılarak, serviks hafifçe kazınır. Bu sü-rüntüler bir parça cam üstüne yayı­lır ve mikroskop aşağıda incelenir. Meslek­lem bir miktar rahatsızlığa yol açsa da, normalde ağrılı değildir. Bu test zahmetsizce çare edilebilen prekanseröz (ön kanser) oluşumları, ayrıca iyice iyileşme oranının çok ağırlık­sek olduğu erken evrede, kanserleri de saptayabilir.
Servikal sürüntüde saptanan anormalliklerin çoğu ufak değişik­liklerdir ve ek araştırma gerektir­mez; bir kısmında ise sürüntü testinin tekrarlanması ya da kayıtlı bir sü­re baştan başa daha sık yapılması gere­leke. Oysa, bir takım anormalliklerde “kolposkopi” adı verilen daha ileri bir çözümleme yapılması gerekir; bu işlemde bir büyüteç kullanılarak ra­him boynu ışık aşağı incelenir. Anormal bölgelerden minik örnek­ler alınabilir ya da “punch biyopsi” (zımba biyopsisi) yapılabilir. Bu meslek­lem azıcık rahatsızlık verse de ağrıya yol açmaz ve sadece 10 dakika ka­sıcacık sürer.
Kansere dönüşme potansiyeli ta­şıyan alanlar saptandığında, burada­fakat hücreleri öldürmek için ek çare önerilir. Bu amaçla kullanılabilen te­daviler aralarında yerel anesteziyle uygulanan ‘lazerle buğulanma ’ (yoğunlaştırılmış bir ışın kullanılarak olağandışı hücreler yakılır), kriyoterapi (anormal hücreler ucu soğutulmuş bir sonda ile öldürülür) ve genel anesteziyle kullanılan diatermi (hüc­reler elektrikli bir sonda ile yakılır) bulunur.
Kolposkopide kadınların minik bir kısmında daha önemli bir anormal­lik olabileceğini düşündüren belirti­lar elde edilir ve genel duyu yitimi al­tında ‘koni biyopsi ’ yapılması gere­kebilir (serviks kanalının iç tarafını döşeyen hücrelerin çıkartılması). Koni biyopsisi etkilenen dokuların tamamının çıkartılmasını sağlayabi­lir, ama kimi vakit oluşumun da­ha derin katmanlara işlediği saptanır ve böyle durumlarda daha kapsamlı tedavi gerekir.
Çok az sayıda kadın serviks kan­serinden ölmektedir ve bunların ne­redeyse %90′ı hiçbir vakit ahenkli smear (sürüntü) testi yaptırmamış olan kadınlardır.

Diğer kanserlere yönelik tarama testleri
Son dönemdeki araştırmalarda, bar­sak tümörlerini erken evrede sapta­yan tarama testlerinin barsak kanseri­ne alt ölümleri azaltabileceği gös­terilmiştir. Bu testte, dışkıda çıplak gözle görülemeyecek değin küçük miktarda kanın varlığı araştırılır. Bu tür kanamalar çoğunlukla kanser dışın­daki nedenlerden kaynaklansa da kolonoskopi ya da baryumlu grafi ile gerçekleştirilen ek testler (bk. s. 23, 24, 26) demin belirtilere yol açacak kadar büyümemiş olan kanserlerin saptanmasını sağlayabilir. Gelecekte, ‘dışkıda sıcacık kan ’ testi daha da yay­gınlaşacak gibi görünmektedir.
Prostat kanseri taraması, bu kan­serler göre sıklıkla üretilen bir kimyasal maddenin (‘prostata özgü antijen ’ veya PSA) kandaki düzeyle­rinin ölçülmesi, fizik muayene ve ultrason görüntülemesiyle yapılabi­lir. Tarama sırasında bazı prostat kanserleri erken evrede saptanabilse de, kimi süre tarama gereksiz te­daviye de yol açabilir. Diğer neden­lerle ölen yaşlı erkeklerin çoğunun prostatlarında küçük kanserler sap­tanabilir. Yaşlılardaki kanserlerin ço­ğu yavaş büyür ve tedavi edilmedi­ğinde hastanın geri kalan yaşamı boyunca soruna yol açma olasılığı azdır. yine de son dönemdeki araş­tırmalar, taramanın prostat kanseri­ne alt ölümleri azaltabildiğini dü­şündürmektedir.
Uyumlu akciğer röntgeni veya balgamın mikroskopik incelemesine dayanan akciğer kanseri taramasının yararlı olmadığı gösterilmiştir. Akci­ğer kanserlerinin büyük bölümünün akıbeti daha erken evrelerden başla­yarak fena olma eğilimindedir ve günümüzde bu hastalığa alt ölümleri kayda değer ölçüde azalttığı gösterilen tek usul sigaranın bı­rakılmasıdır.

Ailelerde Kanser
Kuramsal olarak kansere karşı gene­tik bir yatkınlık taşıdığı aşina (ya da bu tür bir tehlike nakliye olasılığı bulu­nan) şahısların tarama testlerinden geçirilmesi mantıklıdır. Fakat kan­serlerin %10′dan azı genetik ne­denlere bağlıdır. Kanser yaygın bir hastalıktır ve benzer aileden iki veya daha fazla kişiyi etkilediğinde, bu­nun sadece şansa alt olma mümkün­lığı yüksektir. Kimi zaman kanserler sigara dumanı gibi paylaşılan bir çevresel etmenden kaynaklanabilir.
İki ya da daha artı yakın akraba­da (anne babalar, kız veya erkek kar­deşler) aynı kanser türü veya bazen kalıtımsal bağlantısı olabilen bambaşka kan­ser türleri (örn. meme ve yumurtalık kanseri gibi) saptandığında, genetik­sal kanserden kuşkulanılır. Genetik kanserlerin öteki belirtileri arasında genç yaşta kanser gelişmesi veya çift çevrili (örn. her iki memede) veya çoğul bitki örtüsü eğilimi bulunur.
Ailede kuvvetli bir kanser öyküsü olan kişilerin bazılarında genetik gen anormallikleri saptanabilir. An­cak bu gen anormalliklerinin varlığı mutlaka kanser gelişeceği anlamını taşımaz; öte yandan bir takım genlerin genetik aracılığıyla geçmesi, muhakkak bir ev­rede kanser gelişme riskini %80-90 ve hatta daha yüksek oranda artıra­bilir. Kimi vakit bir ailenin iki ya da daha pozitif üyesinde herhangi bir özel genetik kuralsızlık saptanamasa bile aynı kanser tipi gelişebilir. Bu durumda ailenin öteki üyelerinde fazla yüksek düzeyde olmasa da kan­ser riski artabilir.
Ender görülen farklı alanlara yönlendirilmiş kanser cins­lerine aleyhinde aşinalık genetik aracılığıyla geçebilir (örn. tiroid bezinde ve hor­mon üreten diğer bezlerdeki bir takım kanserler). Daha yaygın kanser türle­ri dikkate alındığında ara sıra kalıtımsal yolla geçen başlıca tiplerin kalın barsak kanserleri (kolon ve rek­tum), meme kanseri ve över (yu­murtalık) kanseri olduğu görülmek­tedir. Barsak kanseri, ara sıra mutas-yona uğramış “adenomatosis poli-posis coli” (APC) geni ya da “kalı­tımsal popiloz-dışı kolorektal kan­ser” (HNPCC) geninin genetik yoluy­la geçmesi sonucunda ailelerde gö­rülür. Etkilenen şahısların barsakların-da genç yaşta çok sayıda iyi kalpli polip gelişir ve bunların adeta tamamı sonra kansere dönü­şür.
Meme kanseri, vakaların yalnızca %5-10 kadarında kalıtımsaldır. Şim­diye dek iki önemli meme kanseri geni keşfedilmiştir: BRCA-1 ve BRCA-2. Kalıtımsal olarak mutasyon-lu bir BRCA-1 ya da BRCA-2 geni ta­şıyan kadınlarda, yaşamlarının her­hangi bir döneminde meme kanseri gelişme riski takriben %85 düzeyin­dedir. Mutasyona uğramış BRCA-1 geni yumurtalık kanseri riskini de ar­tırır. Fakat ailesinde meme kanseri öyküsü olan kadınların çoğunda kalı­tımsal BRCA-1 veya BRCA-2 mutas yonu yoktur. Bu kadınlarda meme kanseri riski biraz artsa da, genellikle risk düzeyi çok daha düşüktür (örn. annesinde ya da kız kardeşinde me­me kanseri olanlarda %30′un altın­da).
Aile öykünüz sebebiyle kanser riskinizde çoğaltma olduğundan kaygıla­nıyorsanız, bu konuyu doktorunuzla konuşmalısınız. Şayet de doktorunuz risk artışının korkulacak boyutlarda olmadığı konusunda sizi rahatlatabi­lecek bir uzmanla görüşmenizi sağ­layabilir. Bir olanak da, riskteki fazla­şın yaklaşık ne düzeyde olduğunu belirlemektir.
Bazen bir kan örneğinin son de­rece karmaşık analizleriyle olağandışı bir genin var olup olmadığını araştır­mak uygun olabilir. Ancak bu, kuş­kuları olan kişinin testin muhtemel netice­larını tüm boyutlarıyla kavramasını karşılayan fazla ayrıntılı bir tartışmadan sonra gerçekleştirilmelidir. Dikkate alınması gereken sonuçlar aralarında, kansere yatkın kılan bir gen saptan­dığında ne yapılacağı, yüksek risk taşıdığını mahsus yaşamanın nasıl bir duygu olduğu, öteki aile üyelerine ne söyleneceği, anne baba olmanın sonuçları ve yaşam sigortasına uy­gunluğun nasıl etkileneceği gibi öyle çok konu vardır.
Yüksek tehlikeli olduğu belirlenen kişiler için ne yapılabileceğine ilişkin öneriler kanserin türüne, hastanın koşullarına ve tercihlerine tarafından bü­yük ölçüde değişken. Genetik barsak kanseri riski yüksek olan bir kişiye, ergenlikte ya da yirmili yaş­larda hastalığın gelişmesinden önce kalın barsağının ve rektumunun alın­ması önerilebilir. Böyle durumlarda ince barsak anüse bağlanabilir ve böylelikle bir “stoma” (ağız) açmak gerekmeyebilir .
Meme kanseri riski yüksek olan kadınlarda, en iyi koruyucu tedavi konusundaki tercih bu denli kolay değildir. Bazıları profilaktik amaçla (yani koruma amacıyla) her iki me­menin alınmasını tercih eder (bu meslek­leme bilateral mastektomi denir); fakat, bu işlemin gerçekleştirilmesi riski manâlı ölçüde azaltsa da, bü­tünüyle ortadan kaldırmaz. Mastek­tomi ardından az miktarda meme dokusu kalan bir takım kadınlarda kanser gelişmiştir. Bir Takım kadınlar ise harmoni­li bilirkişi muayenesi ve mamografi-lerle yakından gözetim aşağıda bu­lundurulmayı içeren bir programı seçer.
Yumurtalık kanseri riski yüksek olan kadınlar önlem nedeniyle her iki yumurtalığın de ameliyatla çıkartıl­ması yolunu seçebilir (bilateral ooforektomi); oysa bu işlemin de hasta­lık riskini iyice ortadan kaldır­maması ilginçtir. Bir öteki seçenek, yumurtalık kanserini erken evrede vermek amacıyla ultrason görün­tülemesi ve yumurtalık kanseri tara­fından üretilen bir ot gibi yaşama göstergesi olan CA-125 açısından kan testleri yapılmasıdır.

TlBBİ DEĞER BIÇME
Belirtileriniz kanser olasılığını akla getiriyorsa ya da doktorunuz mu­ayenede alışmadık bulgular sapta-dıysa ya da bir tarama testinde kuşkulu sonuçlara ulaşıldıysa, ko­şullara tarafından daha ileri deneme ve araş­tırmalar gerekebilir. Bu araştırma­lardan bazıları doktorunuz tarafın­dan yaptırılabilir, fakat araştırma­nın kayıtlı bir aşamasında bakış al­mak üzere hastanedeki bir uzmana gönderilmeniz mümkündür. Ge­rekli testler kişiden kişiye büyük değişim gösterebilir.
Randevu tarihini, başka araştır­malar yapılmasını ve bunların so­nuçlarını ummak aslında vesvese verici olsa da, bu aşamada pek çok birey ve kuruluştan yardım alabilirsiniz (bk. “Ek bakım”, s. 68 ve “Yardımsever isim­resler”, s. 90).

KLİNİK DEĞERLEME
Daha ileri değerlendirmeye lüzum varsa, sonraki ilk adım genel olarak bir poliklinikte uzman muayenesidir; bu muayene esnasında belirtiler hakkın­da daha ayrıntılı (örn. süresi, şidde­ti) sorular sorulur. Ayrıca genel sağ­lık durumunuz hakkında ve geçirdi­ğiniz hastalıklar, kullandığınız ilaçlar, geçmişteki/şimdiki mesleğiniz ve evinizdeki şartlar gibi ilgili başka konular hakkında da sorular sorula­bilir. Öykü alma tamamlandıktan sonra, daha genel bir muayene ya­nında vesvese nedeni olan bölgeniz üzerinde odaklanan bir gövde mu­ayenesi yapılabilir.
Bu değerlendirmeler defalarca tanıya ulaşılmasını sağlamasa da, habis bir oluşumu düşündüren belir­li özelliklere sahip kütle vs. gibi bul­gular kanser kuşkusunu güçlendire­bilir. Vücudunuzun iç organları bazı özel aygıtlarla görüntülenebilir; ör­neğin gırtlak laringoskopi ile, rek­tum proktoskopi ile veya serviks (rahim boynu) vajinanıza yerleştiri­len bir spekulum aracılığıyla görün­tülenebilir.
İLERİ ARAŞTIRMALAR
 

Biyopsi
Bazı kütlelerin görünüm ya da sert­likleri kanserli olabileceklerini dü­şündürebilir, ancak belirlenmiş tanı genel­likle yalnızca bir patolog tarafından konulur; patologlar gözenekli olan ve doku­ları mikroskopla inceleyerek bedel­lendiren uzmanlardır. Patolog, kan­serin varlığını kesinleştiren ayırt edici görünüm değişikliklerini sap­tar.
Tanı nedeniyle vücuttan bir tutam dokunun çıkartılması “biyopsi” ola­rak adlandırılır. Kütlenin bir kısmı veya uygunsa tamamı (eksizyon bi­yopsisi) yöresel ya da genel anes­tezi aşağıda çıkartılabilir. Kimi süre özel bir iğne düzeneği kullanılarak ince bir doku parçası alınabilir, bu dokuyu bisturi ile kesme gereğini ortadan kaldırır.
Bir öteki seçenek da, bir enjektör­ya tutturulmuş ince bir iğne aracılı­ğıyla olağandışı dokudaki hücrelerin enjektör içine emdirilmesidir (aspire edilmesi). İnce iğne aspirasyon bi­yopsisi adı verilen bu işlem sadece çok kısa bir zaman için rahatsızlığa yol açar. Peşinde hücreler bir cam la­mın üzerine yayılır. Mikroskobik in­celeme için doku örneği almanın di­ğer yollan serviks sürüntülemesinde olduğu gibi dokunun yüzeyini kazı­mak ya da akciğerleri çevreleyen sı­vı (plevral efüzyon) ya da balgam gi­bi doku sıvılarından ya da idrardan misal almaktır.
Bir doku kütlesinden gücenmiş ve özel işlemlerden geçirilmiş çok ince kesitlerin mikroskobik incelemesine histoloji adı verilirken, gözenekli olan sürün-tülerinin incelenmesine sitoloji den­mektedir. tek tek hücrelerin (yani hücrenin yapıtaşlarının) yalnızca gö­rünümlerinin yok, dokunun nasıl kurulduğunun da (yapısının) incelen­mesine ihtimal tanıyan dokubilim, pa­tologa daha pozitif veri sağlayabilir.
Sitoloji, tek tek hücrelerin görü­nümlerinin incelenmesine dayanır. Kanserin varlığını belirleyebilse de, nicel açıdan histolojiye tarafından daha az veri sağlar. Sitolojinin sorun yaratabilen bir öteki yönü, anormal bir do­kudan ince iğne aspirasyonuyla alı­nan hücrelerin kimi zaman dokunun bütününü temsil etmemesidir; do­kuda aslında kanserli gözenekli olan bulun­sa bile, iğne ile hiçbir kanserli gözenekli olan alınamayabilir. “Hatalı negatif ola­rak adlandırılan bu sonuçla karşılaş­ma riski histolojide çoğunlukla dü­şüktür. öte taraftan, sitolojide pozi­tif sonuç alınması, daha ileri işlemler için genellikle yeterlidir. Pek çok kanser türünde bu operasyon kütlenin ameliyatla alınmasıdır, bu nedenle his­tolojik analiz için doku elde edil­miş olacaktır.
Tanıyı kesinleştirmek için doku­nun mikroskobik olarak incelenmesi
yanına, hastalığın yaygınlığını de­ğerlendirmek için ara sıra biyopsiler de yapılır. Örneğin boynun bezlerin-deki şişliğe lenfoma tanısı konulmuş olan bir hastada, ilikte lenfoma hüc­resi olup olmadığını tahsis etmek için kemik iliği biyopsisi yapılabilir, çün­kü kemik iliğinde lenfoma olup ol­maması tedavi seçimini etkileyebilir. Meme kanserli bir takım kadınlarda, koltukaltındaki kayda değer bir lenf düğü­mü de (bekçi düğüm biyopsisi) alına­bilir; lenf düğümünün yeri, ilk tü­mörün içine radyoaktif bir maddeyle birlikte bir boyanın enjekte edilme­siyle özenli bir biçimde belirlenir. Birin­cil tümörü drene eden (lenf dolaşımı­nı toplayan) bu bekçi lenf düğümünde kanser yoksa, koltukaltındaki di­ğer lenf düğümleri de büyük ihtimal­la temizdir ve hastada daha başka bir ameliyattan kaçınılmalıdır.
“-oskopi” ile sona eren söz­cükler
Oskopi sözcüğü bakmak anlamına kazanç (Yunanca ’da skopein bakmak demektir). Kanserlerin birçok gırtlak (larinks), akciğerlerdeki hava geçit­leri (bronşlar), yemek yemek borusu (özofagus), mide (tıbbi adı gastrik), kalın barsak (sütun ve rektum) ve mesane (idrar kesesi) gibi tüp ya da kesele­rin iç yüzeylerindeki örtülerden kö­ken alır. Değişik aygıtlar kullanarak tüm bu yapıların gözle incelenmesi ve kuşkulu alanlarda biyopsi yapıl­ması mümkündür. İncelenen organ ve ona karşın analiz teknikleri­ne verilen adlar şöyledir:
•laringoskopi: gırtlak
•bronkoskopi: akciğerler
•gastroskopi: mide
•kolonoskopi: barsaklar
•sigmoidoskopi: barsağın S şeklindeki son bölümü ve rektum
•sistoskopi: mesane
Öteki teknikler arasında şunlar vardır:
•nazendeskopi: burun deliklerinden larinkse kadar uzanan bölgedeki hava geçitleri
•mediastinoskopi: akciğer kanserinin lenf bezlerine yayılıp yayılmadığını anlayışlı olmak amacıyla göğüs kemiğinin ya da sternumun arkasındaki dokular
•kolposkopi: serviks veya rahim boynu
•laparoskopi: karın boşluğu
Bu işlemlerin bazıları için hasta­nın yatırılması gerekmez, bazıların­da sedasyon (sakinleştirici) gerekir, bazılarında ise genel anestezi kulla­nılır. Bu işlemlerin çoğunda, vücu­dun incelenecek bölgesine doğal bir açıklıktan veya minik bir keşiden dikkatle sokulan esnek bir kabloyla doktorun içerisini görmesini sağla­emrindeki fiberoptik teknolojisi kullanılır. Ara Sıra genel duyumsuzlaşma altında dokto­run kütlenin yaygınlığını görmesi, hissetmesi ve değerlendirmesi ve biyopsi alması daha kolaydır. Bu ne­denle genel duyu yitimi altında incele­me epeyce sık başvurulan bir işlem­dir.

Kan testleri
Akyuvarların kötü huylu (habis) has­talıkları (lösemi) veya kanda ölçüle­bilen ‘ot gibi yaşama göstergeleri ’ veya özel kimyasal maddeler üreten eksik sayıdaki birkaç kanser türü (bazı prostat ve testis kanserleri ve miyelomlar) dışarıya, kan testleri çoğunlukla teşhis konusunda çok yararlı bilgiler sağla­maz.
gerçi, kan testleri vücudunu­zun genel sağlık durumu hakkında yardımcı bilgiler verebilir. Ara Sıra kan­serin kemik ya da karaciğer gibi baş­ka organlara yayıldığını gösterebilir;
bu, ‘enzim ’ adı verilen ve normalde bu organlar kadar kana salıverilen bazı kimyasal maddelerin düzeylerinin, kanserin yol açtığı hasarı nedeniyle yükselmesiyle anlaşılır.
Ama bu testlerde hiç kusur payı olmadığı söylenemez; genellikle kanserin yayılması açık havada bazı diğer nedenler de bu cins anormalliklere yol açabilir.

Röntgen filmleri ve taramalar
Kanserin ilk belirtisi çoğunlukla röntgen lerdeki olağandışı görünümdür. Örneğin akciğer kanseri, normalde büyük ölçüde havayla batmış olması gereken bir bölgede yer kaplayan bir gölge ye yol açabilir. Tümörler meme röntgeninde (mamografi) ya da barsakların baryumlu grafllerinde de görüntülenebilir.
Mamogram, memenin iki düz yüzey arasında sıkıştırılarak röntgen filminin alınmasıdır. Meme kanser­leri röntgen filmlerinde hemencecik gö­rülebilen işaretlerin, özellikle kan­serli doku içerisindeki küçük kalsi­yum birikimlerinin neden olduğu ufak ve beyaz renkli beneklerin oluşmasına yol açabilir.
Baryum yutulduğunda ya da bir tüp aracılığıyla rektumdan içeriye verildiğinde (baryum lavmanı) rönt­gen aşağıda yoğun beyaz bir renk vererek özofagus, mide veya barsağın iç yüzeyinin hatlarını ortaya çıka­rır. Normal koşullarda iç yüzey düz­günken, kanser baştan savma veya içeri­ye içten kabarık görünmesine yol açabilir.
Bazen röntgen ya da taramada beyaz renkte görünen başka ‘boya ’ veya ‘kontrast maddeleri ’ bir top­lardamardan kan dolaşımına enjekte edilir. Bahşedilen madde kan yoluyla böbreklere ulaşır ve böbrekler de bu maddeyi idrarla atar. Bu sırada böb­rek ve mesanede yapılan X ışınlı gö­rüntülemelerde (intravenöz ürogram 1VU veya piyelogram 1VP) bu organlar oldukça açık biçimde görülebilir ve anormal görüntüler kanser bulunduğunu düşündürür.
Kansere teşhis konulması ya da kanserin yaygınlığının belirlenmesi sürecinde yukarıda farzedilen değişik tarama testlerinin birinden geçme­niz gerekebilir. Bilgisayarlı tomog­rafi (BT) ve manyetik rezonans gö­rüntülemesi (MR) sırasında, hasta­nın genellikle büyük ve yuvarlak bir aygıtın içine girip durağan yatması gerekir. İşlemden önce bü­tün bunlar size açıklanacaktır. Gü­nümüzde BT görüntülemesi genel olarak çok kısa sürede tamamlanır. MR görüntülemesi azıcık daha uzun (yaklaşık 15-20 dakika) sürer. Bu görüntüleme teknikleri araştırılan bölgenin kesitler veya dilimler ha­linde son derece güzel resimle­rini oluşturabilir ve kolay röntgenler­le karşılaştırıldığında kütleleri fazla daha açık biçimde gösterir. Tümö­rün veya çevresindeki dokuların daha açık görünmesini karşılayan bir ‘kontrast maddesinin ’ içilmesi ya da damar içine enjekte edilmesi gere­kebilir.
Ultrason görüntülemesinde, bir prob (sonda aleti) vücudun incele­nen kısmınının derisi üzerinde hare­ket ettirilir; kimi vakit prob rektu­ma, vajinaya veya özofagusa yerleş­tirilerek de kullanılabilir. İç dokular­dan yansıyan çok yüksek frekanslı, işitilemeyen ses dalgaları saptanarak bir ekranda görüntüler oluşturulur.
İzotop görüntülemesi, izotop adı bahşedilen radyoaktif bir maddenin en­jekte edilmesi veya ağız yoluyla alınmasından sonra yaydığı gamma ışınlarının bir gamma kamerası tara­fından saptanması işlemidir. Kanser hastalarda en sık gerçekleştirilen izotop taraması, kemik taramasıdır. Enjekte edilen izotop dolaşım siste­mi yoluyla vücudun öbür böl­gelerine taşınır ve kemiğin, vücu­dun başka bir yerinden yayılan tü­mörün yol açmış olabileceği herhan­gi bir hasarın iyileştirilmesi için mücadele belirten bölgelerinde ‘yoğunlaşır ’ ya da yerleşir. Bu bölgelerde izotop yoğunluğunun yüksek olması, iske­letin gamma kamerasıyla alınan re­simlerinde “sıcak noktalar” (faal noktalar) olarak görülmesine yol açar. Ama kimi vakit düşüncesini açıklamak güç olabilir ve bu nesil sıcak böl­geler kanser dışındaki dejeneratif hastalıklarda da (örn. aşınma ve yıp­ranma) görülebilir.
Kanserli hastaların değerlendiril­mesinde bir başka görüntüleme yöntemi olan pozitron emisyon to­mografisinin (PET) değeri artan bir şekilde daha fazla kabul edilmektedir. Kimi vakit PET ile diğer tekniklerin görüntüleyemediği tümörler saptana-bilmektedir. Bu teknik, kan dolaşı­mına enjekte edilen özel bazı şeker­lerin kanser hücreleri göre nor­mal hücrelere tarafından çok daha çabuk alınması ya da emilmesi eğilimine dayanmaktadır. Şeker moleküllerine tutturulmuş olan radyoaktif işaretler,kanserli dokuların görüntüde ‘aydınlanmas nı sağlar.
Röntgenler ve öteki taramalar kanser kuşkusu olan ya da kanser ta­nısı konulan kişilerin ilk değerlendi­rilmesinde olduğu değin, geçmişte kanser tedavisi uygulanmış kişilerde hastalığın yinelemesinden kaynakla­nabilecek belirtileri araştırmakta da kullanılır. Oysa bu görüntüleme tekniklerinin her zaman dürüst so­nuç verdikleri düşünülmemelidir; en aklıselim görüntüleme teknikleri bile fazla ufak kanserleri saptamakta ye­tersiz kalabilir ve çoğunlukla, sonradan iyi huylu olduğu görünüşe göre bir takım kuş­kulu anormallikleri gösterir.

Tümörlerin evrelendirilmesi
Biyopside kanser tanısı kesinleştirildikten sonradan genellikle kanserin ‘ev­resi ’ saptanır. Evrelendirme işlemin­de kanserin boyutları belirlenir ve bi­tişik dokulara, lenf damarları yoluyla lenf bezlerine veya kan dolaşımı yoluyla daha uzak bölgelere ya­yılıp yayılmadığı değerlendirilir.
Değişik evreleme sistemleri var­dır oysa bunlar aralarında en sık kul­lanılanı TNM evrelendirilmesidir. T harfi ilk tümörü, N harfi lenf dü­ğümlerine (nodlarına) yayılımı ve M ise uzaktan bölgelere yayılımı (metas­taz) gösterir. Her harf için bir rakam belirlenir. Örneğin çapı 3 cm olan ve koltuk altındaki lenf düğümlerin­den bazılarını etkilemiş yer alan, ancak daha uzaktan yayılma belirtisi vermeyen bir ur T2N1MO olarak sınıflandırılır. Buradaki T2, ilk tümörün boyutlarının 2-5 cm ara­sında olduğunu gösterir. Nl ise kol­tuk aşağı hastalıktan etkilenen an­cak çıkartılabilecek nitelikteki lenf düğümlerini muhabere eder. MO, sapta­nabilir uzak metastaz olmadığı anla­mına kazanç.
Evrelendirme akıbetin (prognoz) tahmin edilmesinde, tedavi konu­sunda önerilerde bulunulmasında ve tedavinin sonuçlarını değerlendirip karşılaştırmada faydalı olabilir.

2 yorum:

  1. Erken tanı ve teşhis bence çok önemli. Diğer bütün aşamalar sadece birer detay. Belirtiler çok iyi takip edilmeli ki geç kalınmasın. Yoksa herşey için çok geç olabilir.

    YanıtlaSil
  2. Kanser dahil hangi hastalık olursa olsun vücutta farklı bir şey hissedildiği zaman mutlaka kontrol için doktora gidilmelidir.

    YanıtlaSil

Sosyal Ağlar

Twitter Facebook Google Plus LinkedIn RSS Feed Email Pinterest

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

İLARİS MEDİKAL. Blogger tarafından desteklenmektedir.

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Yandex

Yandex.Metrica

Kategoriler

Copyright © İLARİS MEDİKAL | Powered by Blogger
Design by Lizard Themes | Blogger Theme by Lasantha - PremiumBloggerTemplates.com