Alerjiler çoğunlukla çocukluk çağında başlar ve uzun yıllar devam eder. Bilhassa çocuklarda en sık görülen kronik hastalıklar alerjik hastalıklardır. Bebeklik döneminde süt, yumurta gibi gıdalara büyüyen alerji, alerjik egzama veya gıda alerjisi olarak ortaya çıkar ve yıllar içinde çocuk büyüdükçe solunum sistemi ile ilgili alerjilerin belirtileri başlar. Konut tozu, küf, nem, çiçek tozu gibi alerjenlere aklıselim ışık halkası gelme sonrası, alerjenle karşılaştıkça tekrarlayan ya da kesintisiz hırıltı, öksürük, burun akıntısı, burun tıkanıklığı gibi belirtilerle kendini belirten alerji, yaş ilerledikçe zamanla azalıp artsa da kesin olarak yok olmaz ve yaşam boyu devam eder.
Yüzyılın başlarında nadir hastalıklar olarak görülen alerjik hastalıklar, zamanla çevredeki negatif değişimlerin tetiklemesiyle son 30-40 yılda çok önemli oranda artmıştır. Araştırmalara kadar 15 sene içinde Avrupa nüfusunun yarısından fazlasının herhangi bir çeşitlilik alerjiden yakınacağı öngörülmektedir.
Yakın Doğu Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Pediatri Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Nerin Bahçeciler Önder ile Öğrt. Üyesi Doç. Dr. Istek Babayiğit Hocaoğlu'nun yaptığı açıklamaya göre; günümüzde alerjiler, çoğu zaman kısa süreli kullanılan ve öksürük, hırıltı, kaşıntı gibi belirtileri azaltan ya da daha uzun süreli kullanılan denetleme edici (kortizonlu spreyler) ilaçlarla tedavi edilmektedir. Yoklama edici ilaçlar kullanılmadığı takdirde hastalığın ağırlığı gittikçe artmakta ve kronikleşme gibi ciddi sonuçlar ortaya çıkabilmektedir. Buna rağmen yıllar süren devamlı etkin bir tedaviden sonradan günlük kullanılan denetleme edici ilaç kesilince belirtiler yeniden ortaya çıkabilmektedir. Manâlı olan nokta ise, uzun süreli ilaç tedavileri alt etki olasılığını aynı zamanda alt etki korkusunu beraberinde getirmektedir. Bütün bu nedenlerden nedeniyle bilim insanları, daimi iyileşme ile sonuçlanan tedavilere yönelme gereği duymuştur. Bu çare yöntemlerinden en önemlisi ve geçerlisi "Alerjen Immünoterapisi" olarak adlandırılmaktadır.
"Alerjen Immunoterapisi", astım ve alerjik rinit şikayetlerin giderilmesinin yanı sıra ömür boyu iyileşmeyi sağlamakta, astım gelişimini ve yeni alerjenlere sağduyu ışık halkası gelmeyi önlemektedir.
"Alerjen Immunoterapi" hastaya sağduyu olduğu alerjen veya alerjen karışımının artan bir şekilde çoğalan dozlarda enjeksiyon veya dil altı yoluyla düzenli olarak verilmesi sonucu immun sistemin bu alerjene yanıt vermemeyi öğrenmesini ve tolere etmesini sağlayan tıbbi yöntemdir. Dürüst teşhis sonrası iyi kalitede, iyi tanımlanmış ve klinik olarak etkili alerjen preparatları kullanıldığında alerji, bireylerin hayatını değiştirebilmektedir. Bu tedavinin başlanmasından ortalama altı ay sonradan klinik belirtiler ve ilaç tedavisine gereksinim belirgin olarak azalmakta, öyle çok olguda bir sene sonunda ilaç gereksinimi kalmamaktadır.
Uzun vadede yeni alerjenlere aklıselim ayla gelme önlenmekte, çocuğun hastalığının ilerlemesi durdurulmakta ve astım gelişimi önlenebilmektedir. Aşı tedavisi, başlandıktan sonra en az üç yıl devam etmelidir. Dünyada yüz yıldan uzun süredir kullanılmakta olan "Alerjen Immunoterapi" yöntemi daha önce iğne tedavisi olarak uygulanmış fakat son 20 yıldır dil altına uygulanan, hastaların evlerinde kolayca kullanım edebilecekleri yöntem popülerlik kazanmıştır. Bu çare yönteminde yerinde hasta ve alerjen seçimi yalnızca alerji uzmanlarınca uygulanabilmektedir.
0 yorum:
Yorum Gönder